Geçtiğimiz günlerde şöyle bir yazı başlığına denk geldim. “10 Yaşındaki Oğlumla Nasıl Yapay Zeka Çalışıyorum” Sayın Zafer DEMİRKOL yazmış, yorum kısmında yazının bağlantısını paylaşacağım ama benim asıl ilgilendiğim konu eğitimde canını çektirmek, istek uyandırmak, merak uyandırmak.
Yapay zeka konusu henüz bir çok kişi için bir uzay teknolojisi gibi gelse de 1960 Yılında Donald Michie hepimizin bildiği X-O-X oyunu üzerinde bir çalışma yapmaya başladı. Toplamda 9 tane boş alan ve bu alanların üzerine sırasıyla karşılıklı olarak X veya O işaretleri geliyor. Her bir oyun kombinasyonu için toplamda 300 tane kibrit kutusu hazırlayan Donald, kibrit kutularının üzerine yazdığı işaretlerle ve içerisine koyduğu boncuklarla bir karar mekanizması oluşturmuştu.
Toplamda 9 adet yer için 9 renk belirleyen Donald, öncelikle rastgele boncuk seçerek oyunu kibrit kutularına öğretmeye çalışır. Aynı bilinç altımızda başarısız olduğumuzda çalışan ceza ve başarılı olduğumuzda çalışan ödül mekanizması gibi, yaptığı hamleler sonucunda eğer kazanırsa kibrit kutusuna oynadığı alanın rengini içeren boncuklardan koymaktaydı ve eğer kaybederse, koyduğu renkteki boncuğu da kutudan çıkarmaktaydı, beliri bir sayıda oyun oynanıp kibrit kutularına oyun öğretildikten sonra bu model adeta yenilmez oluyordu. (beraberliği de başarı olarak sayarsak %100 başarı elde etmişti).
Bu basitleştirilmiş sistem bir çok kişinin konuyu daha rahat anlayabilmesine vesile olmuş ve çalışmaları hızlandırmıştır.
Basitleştirme ve oyunlaştırma konusuna bir örnek daha vermek isterim, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü yazılım konusunda ilerleme sağlayabilmek için daha genç yaşlarda yazılım bilgisinin öğrenilmesi gerektiğini savunuyordu. Kendi içlerinde kurdukları Medya Laboratuvarı Önce Lise düzeyinde programlama öğretmeye daha sonra da ilkokul seviyesinde yazılım öğretmeye başladı. Bunun için yapbozlara benzeyen bir programlama dili oluşturdular. İsmi “Scratch” ilkokul 1. Sınıf seviyesinde yazılım öğrenilebilen bir platform. Lütfen hiç duymadıysanız google’da aratıp bir deneyin. İlk okul 1. Sınıf öğrencisi bu programı kullanarak yazılım geliştirebiliyorken siz de biraz vakit geçirebilirsiniz, en azından neler yapılmış bu program kullanılarak diye bir bakabilirsiniz. Çocuklarınıza, torunlarınıza hatta kendinize önerebilir, bir ucundan tutup başlayabilirsiniz.
Aslında MIT burada da durmamış, ben okuma yazma bilmese de bir çocuğa renkler ve oklar ile programlama öğretebilirim diyerek kaplumbağa geometrisi isminde Anaokul seviyesinde bir programlama dili daha geliştirmiştir.
Scratch ve Kaplumbağa Geometrisini incelediğinizde yazılımın oyunlaştırıldığını göreceksiniz. Peki bu oyunlaştırma sadece çocuklarda mı işe yarıyor, HAYIR!
Bugün bir çok firma, bir çok sektör çalışanlarını eğitmek için oyunları ve oyunlaştırma metodlarını kullanıyor. Örneğin KOÇTAŞ, “Efsanelerin Yolu ” projesiyle çalışanlarını çeşitli oyunlarla motive ederek, bilgilendirerek %13 oranında olan satış performansını %20’nin üzerine çıkarmıştır. Atasun Optik firması da Atasun Akademi uygulaması ile aynı şekilde çalışanlarını oyunlarla geliştirmiş ve teknik sınav ortalamalarını, müşteri memnuniyet oranlarını arttırmıştır.
Bir çok alanda artık online eğitimlere alıştık, peki bu online eğitimlerin tamamlanma oranının %20’lerin altında kaldığını biliyor musunuz?
Oyunlaştırma kullanan online eğitimlerin tamamlanma oranı ise %80lerin üzerine çıkıyor.
Peki oyunlaştırma neden işe yarıyor? Nasıl başarıyor?
Prof. Dr. Selçuk ŞİRİN, eğitimde başarı için 4 anahtardan bahsetmişti, bunlar;
1- Hedefin olacak
2- Şimdiki durumunu bileceksin
3- İlerlemeni gösteren bir ölçme-değerlendirme (geri besleme mekanizması oluşturacaksın)
4- Çalışacaksın
Oyunlarda da genel hatlarıyla bu yapıyı görmekteyiz. Başarmak istediğin şey açık bir şekilde belirtilmiş ve hedef olarak karşında duruyor. Bir bölümü geçmek, belirli bir puanı toplamak gibi, Şu an oyunun kaçıncı bölümünde olduğunu biliyorsun ya da kaçıncı sırada olduğunu biliyorsun. Oyun üzerinde yaptığın hareketlerin topladığın puanlar ya da aldığın cezalar ile doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu ölçüp değerlendirebiliyorsun. Son olarak ta oyun oynamak çok zevkli, bir kitabın başında yarım saatte uykun geliyor olsa da oyunun başından kalkası gelmiyor insanın.
Gelin beraber oyun oynayalım, çocuklarımıza oyunlar oynayabileceği güzel bir dünya bırakmak için, suyumuzu tasarruflu kullanalım. Bu keyifli Pazar gününde suyu bilinçli kullanma oyunu oynamak ister misiniz?
Fikirlere açığım, nasıl oynamak isterseniz oynayabilirsiniz, ben bugün elim her musluğa gittiğinde bu oyunu hatırlayacağım ve suyu tasarruflu kullanacağım. Peki siz nasıl yapacaksınız, aşağıya yazar mısınız?
Fehmi Atıcan
Comments powered by CComment