Kendini İfade Etme Gücü: Sessizlikleri Kıl, Anla, Anlaşıl

 

İş hayatındaki aktörlerin kendini ifade etmesi, etkin iletişimin ve iş akışının pürüzsüz
ilerlemesine yardımcı olur. Bu yazı, kişilerin kendini ifade etme gücünü, içerisindeki
dinamiklerine odaklanıyor ve kişilerin dikkatini buraya çekerek bu değerin idrak
edilmesine olanak tanıyor.
Kendini ifade etmek:
Sosyal bilimler literatüründe kendini ifade etmek iki kavramla ilişkilendirilmiştir;
duygusal zekâ (emotional intelligence) ve iletişim yetenekleri (communication skills).
Duygusal zekayı,  Salovey ve Mayer , bir kişinin kendi ve diğerlerinin duygularını
gözetleme becerisi ve bu duygular arasındaki farklılığı kavrayabilme becerisini
edinmek ve sonrasında elde ettiği bilgiyle kişilerin düşünce ve eylemlerini etkilemek
olarak tanımlıyor. İletişim yetenekleri ise kişilerin duygu, düşünce ve hissiyatlarını
yazılı, sözlü veya jest, mimik gibi işaretlerle aktarma becerileridir. Bu iki kavramın
birbirleriyle olan etkileşimleri çift yönlü olabiliyor. Bir yönü, iletişim yeteneklerinin
duygusal zekayı etkilemesidir, yani, iletişim becerileri güçlü (zayıf) olan kişilerin
duygusal zekâlarının yüksek (düşük) olabilmesidir. Tam tersi durum da diğer yönü
temsil eder. Bu iki kavramın da etkileşiminin doğurduğu bir kavram olarak kendini
ifade etmek olgusu gün yüzüne çıkıyor.
Kendini ifadedeki dinamikler:
Özellikle iş hayatında kişilerin kendini ifade etmesini etkileyecek dinamikler arasında
kaygı, endişe, korku, otoriteye biat (hiyerarşik bağ), organizasyon kültürü, iletişim
eksikliği, kişinin kendisini güvende hissetmemesi gibi pek çok etken yer alabilir.
Korku, endişe veya kaygının kök nedenleri arasında çalışanın cezalandırılması, işten
çıkarılması veya itibarının zarar görmesi bulunabilir. Böylelikle, çalışanlar üstlerine,
astlarına veya denklerine kendini ifade etmekten (fikir beyan etmekten veya
eleştirmekten) kaçınabilirler. Çalışan kendini ifade ederken alacağı tepkiyle korku
duyabilir, ortaya sunacağı fikirle küçümsenebilir veya reddedilme karşısında endişe
duyabilir. Bu durum ise çalışanın iş ilişkisini olumsuz yönde etkileyebileceği ve
kariyerinde bir risk doğurabileceği için kaygı oluşturabilir. Tüm bunların altında ise
özde kendine ve bilgisine güvenmeme, karşısındaki kişilerin özelliklerinden
etkilenme, geçmişteki olumsuz tecrübeleri ve kendi eksiklerinin ortaya çıkmasından
çekinme yer alabilir.

 

Üstlerin çalışanın fikirlerine değer vermemesi ve açık iletişim kurmayı tercih
etmemesi, iletişim eksikliğine sebep olabilir. Otorite ve hiyerarşi (saygıda kusur
etmeme!) bu durumun ortaya çıkmasını kuvvetlendirir ve çalışanların çekincesini
artırır. Bu durumu aşmak için çoğu iş yerinde yönetici dahi olsa isimle hitap etme
alışkanlığı ediniliyor, ancak bu durum gözlemlediğim kadarıyla içselleştirilememiş ve
yaygınlaşmamış olabiliyor. Aslında, eleştiri kavramı her ne kadar iş hayatında makul
karşılanmasa da kişilerin gelişmesine ve sorunların giderilmesine ciddi oranda katkı
sağlıyor. Eleştiriye gösterilen tolerans derecesiyle orantılı olarak çalışanların kendini
ifade etmesi artırılabilir. Burada eleştirilerin haklı olup olmadığı konusu kritiktir.  Haklı
eleştiriler zaten gelişimi tetikler, haksız eleştiriler ise eleştiri yapanın ondaki
yansımasını gösterir. Bu ise onun yanlış, eksik, hatalı anladığını düzeltmeye vesile
olacağı için değerlidir. Üstlerin her türlü eleştiriye açık olup uygun iletişim zemini
hazırlamaları, kurumun insan kaybetmesini engellemesine, güvenli ve verimli bir
çalışma ortamı yaratması anlamında kıymetlidir. Her ne kadar bu ortamı hazırlamak
kişilere kalsa da organizasyon kültürüne dahil ve teşvik edilmesi (ve bunu amaç
olarak edinmesi) iş çıktı kalitesi, pazardaki konum, çalışan memnuniyeti gibi pek
değerli çıktıların organizasyon lehine gelişmesine imkân tanıyacaktır.
İletişimin eksikliği, çalışanın eşdaşları ve astlarıyla olan etkileşim esnasında tezahür
edebilir. Etkileşimde bulunan kişilerin özellikleri (yenilikçi, sabit fikirli gibi), demografik
özellikleri ve kişinin yetiştiği kültürü (konservatif, korumacı gibi) iletişimin samimiyetini
ve gücünü etkileyebilir. Örneğin, çalışanın eşdaş veya astlarına iletmek istediği
bilgilerde veya yapılmasını istediği işlerde yanlış anlaşılmalar ve eksiklikler olabilir.
Aslında iletişimle anlatılmak istenenin karşıda aynı şekilde ne kadar anlaşıldığının
derecesi ve ölçüsüyle iletişim karşılık buluyor. Bu da işin çıktı kalitesini etkileyebilir ve
beklentiyle uyuşmayan sonuçlar çıkabilir. Diğer yandan, yöneticilerin astlarına başarı
kriterlerini, beklentilerini ve iş kalitelerini yansıtamaması, çalışanlarda motivasyon
kaybına da sebep olabilir. Yöneticinin çalışanlarına samimiyetle kendini ifade etmesi
motivasyonu diri tutar. Karşılıklı uygun iletişim zemininin inşa edilmemesi, fikirlerin
samimi bir şekilde paylaşılmaması, doğal olarak birbirinden tetiklenerek geliştirilecek
inovatif veya yaratıcı yaklaşımların üretilmesini engelleyebilir. Tüm bu etkilere
bakıldığında, çalışanlar arasında gereksiz gerilim ve çatışmalar yaşanması da
kaçınılmazdır. Yöneticilerin bu durumda sessiz bir direnişle karşı karşıya kalması
olasıdır.

Özetle, kişilerin kendilerini ifade etmesini sağlayacak güvenli bir zeminin yaratılması,
yukarıda değinilen dinamikler göz önünde bulundurularak mümkündür ve gereklidir.
Her insanın yaşadığı deneyim değerlidir ve sunacağı fikirler başka fikirlerin
doğmasına veya geliştirilmesine imkân sağlayacaktır. Tabii ki uygun iletişim zemininin
yaratılmasında yöneticiler öncülük etseler de çalışanların kendilerine güven ve
saygılarını geliştirip iletişim yeteneklerini güçlendirerek kendilerini güvende
hissedeceği ortamın kurulmasına katkı sağlamalıdır. Korkmadan, çekinmeden
bildiklerini, tecrübelerini aktarmaları gerekir. Aksi halde anlaşılamazlar ve kendilerini,
bulundukları ortamı, birimi ve kurumu zayıflatırlar. Tüm çalışanların sessizliklerini
kırıp, kişileri nasıl anlayabileceklerini ve kendilerini nasıl daha iyi ifade edeceklerini
keşfetmek için çaba göstermelidirler. Böylelikle, kendilerini doğru, içten, anlaşılır ifade
edebilirler ve diğer kişinin ne ifade ettiğini anlayabilirler. Deneyimlerim gösteriyor ki
kendini uygun, doğru, detaylı, içten, standart bir dil kullanarak (herkesin mutabık
kaldığı tanımlar üzerinden) ifade etmek daha gelecekte daha da önemli hale gelecek.
Kişiler ve teknolojilerle (ChatGPT gibi) kurulan iletişim, işlerin sorunsuz, hızlı, verimli
bir şekilde yapılmasına katkı sağlayacaktır. Geleceğin çalışanları, liderleri, yöneticileri
eğer kendilerini iyi ifade edemezlerse, sürdürülebilir bir kariyere sahip olamayabilirler.

Referans:
Şükrü İmre
Harvard Business Review

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

  • dummy0532 255 97 82

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara