Dünya hızla dijitalleşiyor ve mevcut dijitalleşme hızı şaşırtıcı derecede yüksek. Yapay zekâ destekli
sohbet robotlarından flört uygulamalarına ve Apple Vision Pro gibi teknolojilere kadar, teknoloji
sadece sanal bir dünyanın ötesine geçmiyor, aynı zamanda yeni bir gerçek hayatın temelini
oluşturuyor. İnternet kullanıcıları dünya genelinde hızla artarken, bu dijital bağlantılar paradoksal bir
şekilde yalnızlık hissini artırıyor. Bu yazıda, teknolojinin gelişimi ile birlikte artan dijital bağlantıların
yalnızlık hissini artırabileceğini ve bunun çözümlerini ele alacağız.
2024 teknolojiyle birlikte uçsuz bir yalnızlığa sürükleniyoruz. Dünya Sağlık Örgütü, Kasım 2023
tarihinde yayınladığı bildirgesinde yalnızlığı küresel bir halk sağlığı sorunu ilan etti. Yeni dijital çağda,
özellikle pandemi döneminden sonra yüz yüze temasın azalmasıyla birlikte sosyal izolasyon ve
yalnızlık artıyor. Teknoloji, hayatımızı birleştirirken derin ve şefkatli ilişkilerden uzaklaştırıp yalnızlığa
itiyor.
Yalnızlık, kişisel arzuların sosyal gerçeklikle örtüşmediği anlarda hissedilen bir acıdır. Harvard Business
Review’da yayınlanan bir araştırmaya göre yalnızlığın psikolojik ve fiziksel sağlık üzerindeki etkileri
ciddi boyutta. Uzmanlar, obezitenin ömrü yüzde 20, alkolün yüzde 30, sigaranın yüzde 50 ve
yalnızlığın yüzde 70 oranında azalttığını bildiriyor. En önemlisi, bu etki cinsiyet, yaş, ırk veya sosyal
becerilere bakılmaksızın hayatın her alanındaki insanlar için geçerli. Anlamlı bağlantı kurma isteğinin
karşılanmamış olması, evde veya kalabalık bir odada olsanız da etkisini hissettirebilecek bir ihtiyaçtır.
Kovid-19 salgını nedeniyle iş ve kişisel yaşam arasındaki sınırlar bulanıklaşırken, yalnızlığın çalışanların
üretkenliği ve performansı üzerindeki etkisinin yanı sıra fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlıklarını da
olumsuz yönde etkilediği açıkça görülüyor. Sanat Rao'nun Forbes’ta 2021 yılında yayınlanan
makalesine göre, yalnızlık Birleşik Krallık'taki işverenlere yılda 2,5 milyar pounda mal oluyor.
Yalnızlığın sosyal hayatımız üzerinde yarattığı olumsuz etikler de göz ardı edilemez. Psikoloji
Profesörü Jean Twenge'e göre, 2000-2015 yılları arasında her gün arkadaşlarıyla bir araya gelen
gençlerin sayısında yüzde 40'tan fazla bir azalma yaşandı ve bu düşüş son yıllarda hız kazandı. Yalnız
bireyler, sosyal etkileşim için interneti tercih ettiklerinden, yüz yüze ve sosyal aktivitelerle
geçirebilecekleri vakitleri internetle doldurma eğilimindedir. Ancak, Bruce Wilson teknolojinin aynı
zamanda mevcut ilişkileri güçlendirebileceğini savunarak, internetin mevcut ilişkileri güçlendirmede
ve yeni sosyal bağlantılar kurmada bir araç olarak kullanılmasının yalnızlığı azaltmada etkili olduğunu
vurguluyor. Bununla birlikte, sosyal teknolojilerin sosyal dünyadan kaçma ve etkileşimle ilişkili sosyal
kaygılardan uzaklaşma amacıyla kullanılması durumunda, yalnızlık duygusunun arttığına dikkat
çekiyor.
Miri Polanchek, 2020 yılında Fast Company’de yayınlanan yazısında, teknolojinin yalnızlıkla
mücadelede beş alanda yardımcı olabileceğini söylüyor. Bu alanlar robotik, sohbet robotları, sanal
destek, sürükleyici teknoloji ve erişilebilir cihazlardır. Pandemi öncesinde, robotlarla yaşama fikri
rahatlatıcı olmaktan çok distopik bir etki yaratmış olsa da robotik yoldaşlar, insanların yerine geçen
kişiler olarak değil, uzun süreli izolasyon yaşayan birçok insanın psikolojik sağlığını iyileştirmeye
yönelik meşru çözümler olarak görülebilir. Örneğin, İsrailli bir girişim olan Intuition Robotics, yapay
zekâ kullanarak yaşlılara yönelik kişiselleştirilmiş yardımcı teknolojiler tasarlıyor. Bu girişim, yaşlılara
yönelik sorulara yanıt veren, çağrı başlatan, randevu alan, kullanıcının ortamını analiz eden, eğlence
ve zihinsel zenginleştirme faaliyetleri sunan dijital ev arkadaşı ElliQ'yu geliştiriyor. İnsanlar kendilerini
yalnız hissettiklerinde, genellikle güvenecek kimseleri olmadığını hissettiklerini ifade ederler. Buna
çözüm olmak adına, Stanford Üniversitesi’nden Alison Darcy’nin geliştirdiği bilişsel davranışçı terapi
(CBT) tabanlı bir sohbet robotu uygulaması olan Woebot da bu bağlamda öne çıkıyor. Pandemi
sırasında kullanımı artan sohbet robotları, kullanıcılara çok ihtiyaç duyulan bir sohbet ortağı sağlamak
için giderek daha akıllı hale geliyor. Kullanıcıların ruh hallerini izleyen ve analiz eden uygulama,
bireylerin kendileri hakkında daha fazla bilgi edinmelerine yardımcı oluyor.
Yalnızlığa karşı teknolojik gelişmelerle mücadele etme şansına sahip olduğumuz günümüzde, sadece
teknolojik inovasyonlara güvenmek yerine insan doğamızı hatırlayarak ilerlemeliyiz. Dijital
bağlantıların yalnızlık hissini tetiklemesini engellemek adına kişisel refah stratejilerini hayata
geçirmek oldukça önemli. Bu stratejiler, yalnızca teknolojiyi bilinçli bir şekilde kullanmayı içermez,
aynı zamanda gerçek dünyada daha derin ve anlamlı bağlantılar kurmak için kendi yöntemlerimizi
geliştirmeye yönelik bir odaklanmayı beraberinde getirir. Şimdi gelin bu iyi oluş stratejilerini birlikte
keşfedelim.
1. Yalnızlık duygusunu kabul edin
İlk adım, yalnızlık duygusunu bastırmak yerine kabul etmektir. Duygularınızı inkâr etmek veya
kaçmak, uzun vadede sorunları artırır. Yalnızlıkla yüzleşin ve bu duyguyu kabul ederek onunla başa
çıkın.
2. Yalnızlığın ortak insan deneyimini olduğunu hatırlayın
Yalnızlık genellikle kişinin kendisine özgü bir sorun gibi algılanıyor. Fakat bu duygunun birçok insanın
ortak deneyimi olduğunu hatırlamak önemlidir. Dolayısıyla, yalnız hissetmekte yalnız olmadığınızı
kabul ederek kendinize daha fazla şefkatle yaklaşabilirsiniz. Bu duygunuzu güvendiğiniz insanlarla
paylaşmanız size destek ve anlayış sağlar.
3. Yüzeysel ilişkiler kurmayı reddedin
Teknolojinin getirdiği yüzeysel ilişkiler, içsel boşluğumuzu pekiştirebilir. Fakat bu yüzeyselliği
reddetmek, kendi değerimize önem verme ve anlamlı bağlantılar kurma konusunda önemli bir
adımdır. Sadece sosyal etkileşim sağlayan, duygusal derinlik sunmayan yüzeysel ilişkiler, genellikle
kişinin değersiz hissetmesine neden olur. Yalnızlık duygusunu azaltmak adına, yüzeysel ilişkilere
meydan okuyun ve gerçek bağlantılara odaklanın. Bu, daha tatmin edici ve anlamlı ilişkiler kurmanıza
yardımcı olabilir, sizi anlaşılmış ve bağlı hissettirebilir.
4. İki dünya arasında denge sağlayın
Sanal dünya ile gerçek hayat arasında Mindfulness ve nefes pratiğiyle denge kurun. Sabah
uyandığınızda ilk olarak telefonlara veya maillere bakmak yerine, kendinize beş dakika ayırarak basit
bir nefes egzersizi yaparak minnettarlık duygusunu geliştirin. Yalnızlık bunaltıcı olsa da minnettarlık
sizi topraklayabilir ve hayatınızda sahip olduğunuz bazı “iyi” şeylerle bağlantı kurmanıza yardımcı
olabilir.
5. Aidiyet duygusu geliştirin
Sevildiğinizi hissettiğiniz arkadaşlarınıza veya aile bireylerinize ulaşın. Mesaj atın, arayın veya
FaceTime yapın. Onlarla vakit geçirmek için hayat denilen bu deneyimin sınırlı bir zaman olduğunu
unutmayın. Sosyal medyada bağlantıda olduğunuz kişilerin bir insan olduğunu ve onların da duyguları
olduğunu unutmadan bağlantı kurun. Anlamlı ilişkiler kurabildiğiniz insanlara teşekkür edin, onları
sevdiğinizi söyleyin, kırıldıysanız dile getirin, mutluluğunuzu paylaşın. Dışarıda başkalarına
gülümseyin, sohbet başlatın. Bazen fiziksel olarak diğer insanların yanında olmak, bu yalnızlık
duygularını hafifletmeye ve insani bağları güçlendirmeye yardımcı olabilir.
6. Doğayla bağlantınızı güçlendirin
Doğada geçirilen zaman, doğuştan gelen bir bağlılık duygusu yaratmakla kalmaz, bize daha büyük,
uyumlu bir sistem içindeki yerimizi hatırlatır ve derin bir bağlantı hissederiz. Doğa, dijital çağın
izolasyonunu bir kenara bırakabileceğimiz bir sığınak sunar; bu atmosferde yalnızlık yerini birbirine
bağlı varoluşumuza dair huzur verici bir anlayışa bırakır. Düzenli doğa bağlantısı, yalnızlık duygusunu
hafifletmek için değerli bir adım olabilir, ancak bu pratiği kendimizi izole etmek yerine,
bağlantılarımızı güçlendirmek amacıyla yapmalıyız.
7. Spiritüel bir pratiğe başlayın
Spiritüellik, derin değerlere odaklanan ve duyusal deneyimleri aşan bir farkındalık alanıdır. Bu, dinle
sınırlı değildir. Önemli olan bireyin içsel benliğini keşfetme ve yaşama sürecinde çevresiyle temel bir
bağ kurmasıdır. Yalnızlıkla başa çıkmanın önemli bir unsuru olan spiritüel pratik, içsel yolculuk ve
derin bağlantıya dair anlayışları geliştirmeyi içerir. Meditasyon, yoga, nefes egzersizleri, günlük tutma,
doğada zaman geçirme, farkındalık etkinlikleri ve gönüllülük gibi pratikler, bu bağlantıyı
güçlendirmeye yönelik etkili pratiklerdir. Bu çeşitli uygulamaların keşfi, zihin, ruh, ve bedenin ayrılmaz
bütünlüğünü vurgulayarak bireylerin anlam, bağlantı ve iç huzur bulmalarına katkıda bulunur.
REFERANS YAZAR : ECEM EKŞİOĞLU (HBR)
Comments powered by CComment