Kadın ve erkek, her konuda eşit olabilir mi?
Kadınların, duygusal, sempatik ve duyarlı olması bir zayıflık mıdır?
Kadınsız bir yaşamı hayal bile edemem. Kadın, bana göre bulunduğu her ortama zenginlik katar, değişimi başlatır. Ataerkil toplumlarda, kadın, toplumdaki gelişmişliğin bir göstergesidir.
Kadınlar konusunda bu kadar olumlu düşünmemin ardında, “Küçük yaşlardan beri güçlü ve başarılı kadınlar ile çevrelenmişliğim olabilir mi?” diye düşündüm.
Erkekler konusunda görüşüm ise bu kadar olumlu değil. Erkeklerin tek boyutlu olması ve istisnalar dışında yaşama tek boyutlu bakması beni çok şaşırtmıştır. İş dışında sorumluluk almamaları ve pasif davranmaları, ev yaşamında ve çocuk yetiştirmede sınırlı sorumluluk almaları nedeniyle, erkeklerin yaşamdan yeterince doyum almadığını düşünüyorum. İş yaşamı biten bir erkek, emekliliğine kavuşunca, yaşamdan kopmuş bir biçimde yaşamına devam ediyor. Bu konuda başarılı erkekler yok mu? Tabii ki var.
Dünyayı harekete geçiren, kadındır. Modanın adı, kadındır. Kadının kendini güzel görmesi için sürekli arayışta olması, dünyanın daha renkli olmasını sağlar. Tüketimin en önemli lokomotifi de kadındır. Ekonomiye bu biçimde olumlubir katkı sağladığı gibi bazı olumsuz sonuçlara da neden olur.
Erkeğin,güce taptığı kadar, kadın da güven arayışı içindedir. Bu, kadının çoğu konuda yanlış ya da istemediği seçimleri yapmasına da neden olabilir. Kadınların çok boyutlu düşünmesi, ayrıntıcı olması ve sürekli daha iyi, güzel ve farklı arayış içinde olması da daha yaratıcı olmalarını sağlar.
Hırs konusunda, kadınların hırsı erkeklere göre daha tehlikeli ve yıkıcı olabilir.
Annem ve babamdan örnek verecek olursam, sanırım annemin üzerimdeki etkisi, babama göre çok dahafarklı ve daha çoktur. Öte yandan, bu kadar bilinçli yetişmeme ve çocuklarıma farklı ve modern bir baba olma çabası içinde de olmama karşın,iki oğlum içinde annesinin yeri, her zaman farklı olmuştur. Kadının duyarlılığı, içgüdüsel olarak çocuklarını sahiplenişi ve vericiliği, bunun önemli bir nedeni ve kaynağı olabilir mi? Erkek, duygularını saklar, bastırır ya da olmadığı biçimde dışa vurur. Erkeğin sürekli güçlü, yenilmez duruşu, iç dünyası üzerinde olumsuz baskı oluşturur. Kendi “gücüne” dayalı olarak “özgüveni”, gücünü kaybettiğinde ise köşesine çekilmesine neden olabilir. İşini, konumunu, gücünü ya da parasını kaybeden bir erkek, birden yaşlanmaya başlar. Kendine saygısını kaybeder. Yalnız bir biçimde yaşamdan elini ayağını çeker. Yaşama isteğini kaybeder.
Kadınların, neden erkeklerden daha uzun yaşadığını hiç düşündünüz mü? Kocasını ya da yakınlarını kaybeden bir kadın, tek başına olmasına karşın uzun yıllar yaşayabilir. Erkeklerde, arkadaşlık ve dostluklar, ortak amaç, etkinlikler ve çıkarlar için gerçekleşirken, kadınların arkadaşlık kavramı çok farklıdır. Kadının, yaşamda, çocuk sahip olma isteği, bir erkeğin kariyerinde en tepede olma arzusu kadar kuvvetli olabilir. Günümüzde kariyerini her şeyin üstünde tutan hırslı kadınların sayısı da artmaktadır. İçgüdüsel olarak kadının, aile ve çocuk arzusu çok güçlüdür.
Spora gelince kadınların çoğunun, spor dalında sıra dışı başarılara imza attığına tanık oluyoruz. Futbol, basketbol fanatik taraftarı kadınların sayısı da her geçen gün artmaktadır.
Fiziksel özellikler olmasaydı, bir erkek ile kadın arasında benzerlikler artar mıydı? Kadınların moda ve tekstil dışında hizmet alanında çoğunluğu oluşturması, ayrıntılı, yaratıcı ve çok yönlü düşünmesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Finans, borsa ve para ağırlıklı işlerde ise erkekler çoğunluğu oluşturmaktadır. Çoğu iş alanında ise kadınlar üst konumlarda ve bu başarılı kadınların sayısı her geçen gün artmaktadır.
Çok para ve üne kavuşunca, bir erkeğin ilk alacağı ilk şey, lüks ve pahalı bir araba olurken; kadının önceliği, kendi güzelliği ve dış görümüdür. Bir iş yerinde, kadınların bulunmasının ortam üzerinde olumlu etkisini hemen görebiliriz. Düzen, organizasyon, ayrıntılar ve görsel unsurlar, kadınlar için vazgeçilmezdir. Erkeklerin önceliği ise yarışta önde olmaktır. Kendilerine nadiren yatırım yaparlar. Üst başları tamamen eşi tarafından sağlanan çevremde çok sayıda erkek arkadaşım vardır. Giyimine özen gösteren kadınların, eşinin de giyimi konusunda karar verici olduğuna tanık oldum.
Her şeyin değiştiği çağımızda, kadın ve erkeğin rolleri değişiyor mu? Ya da benzerlikler artıyor mu?
Çalışan ve finansal özgürlüğüne kavuşan kadınların seçimleri daha cesur olabiliyor. Bundan yüz yıl önce, bir kadının boşanması hayal bile edilemezken, bugün ayrılma kararını kadınlarda verebiliyor. Kadının çocuk doğurması ve yetiştirme konusunda daha çok sorumluluk görmesi nedeniyle, kadın ve erkek, yaşam tercihleri ve öncelikleri konusunda ayrışıyor. Çocuk doğurmak yerine farklı yöntemle çocuk sahibi olan çiftler ya da hiç evlenmeden çocuk sahibi olan kadınlara da tanık oluyoruz.
Çocuk konusu, kadının yaşamdaki karar ve seçimlerini etkiliyor. Kadın, çocuk sahibi olduktan sonra tüm önceliğini çocuklarına verirken, istisnalar dışında, erkek, önceliğini para kazanmaya veriyor. Erkeğin ev işlerine ve çocuğa baktığı, kadının evi geçindirdiği örneklere de rastlamak olanaklı. İlk bakışta farklı gelse de bu tür yaşam tarzı neden tuhaf olsun ki? Evlilik, bir yaşamı paylaşmaksa erkeğin ve kadının rollerine, toplumdan çok, çiftlerin vermesi kadar doğal ne olabilir ki!
Kadın ve erkek beyni arasındaki farklardan söz eden Nevzat Tarhan(Prof. Dr.), “Kadınların beyninin sağ kısmı gelişerek, duygu, heyecan, müzik, sanat gibi estetik algıları öne çıkarken; erkeklerde gelişen sol beyin, mantık, muhakeme, çözümleme gibi orantısal kavramlarla dirimsel olarak gelişmiştir.
Ragini Verma(Pennsylvania Üniversitesi Psikoloji Profesörü), beyindeki bağlantıların kadın ve erkeklerde farklı olduğu sonucuna vardıklarını ve “işlevsel deneylerin, kadın ve erkeklerin bazı görevleri yerine getirirken beynin değişik bölümlerinin kullanıldığını” gördüklerini söylüyor.
Kadınlarda bağlantıların, beynin iki yarısında, sağ ve sol tarafları bağlayacak biçimde düzenlendiğini belirten araştırmacı, erkeklerde ise bağlantıların ön ve arka taraf arasında dizildiğini söylüyor.
“ ‘Kadın beyni, stres altında iken konuşarak yalnızlığını giderme odaklı çalışırken; erkek beyni, stres altında zihinsel sığınağına çekilir’ fakat erkekler biraz güzel söz söylese kadın, konuşmaya gereksinim duymaz.” diyen Tarhan, “Kadın- erkek beyni arasındaki bir başka fark ise erkek beyninin erotizm odaklı çalışırken, kadın beyni, romantizm odaklı çalışmaktadır.” açıklamasında bulundu.
Bilim insanları, iki cinsiyetin beynindeki bazı fizyolojik farkların, ‘erkeklerin, haritada yön bulmak ve kas kontrolü gibi konumsal alanlarda neden kadınlardan daha iyi olabildiğinin; kadınların ise neden bellek ve önsezi gibi sözel alanlarda erkeklerden daha iyi olabildiğinin’ anlaşılabilmesinde önemli rol oynayacağını söylüyor.
Yaşları 8 ile 22 arasında değişen, 521’i kadın, 428’i erkek, toplam 949 kişi üzerinde yapılan araştırma, daha önce “psikolojik deneylerle” açıklanabilen kadın ve erkekler arasındaki zihinsel farkların ilk defa fiziksel özelliklerdeki değişikliklerle açıklanabilmesini sağlıyor.
Independent gazetesinin görüşlerine yer verdiği Ragini Verma, “Bu haritalar, bize, insan beynindeki kesin ve tamamlayıcı mimari farkları gösteriyor.Bu da erkeklerin ve kadınların neden bazı alanlarda birbirinden bazı üstünlükleri olabildiğini anlamak için sinirlere dayalı bir temel sunuyor” yorumunu yapıyor.
Kadın ve erkek arasındaki farklar, bana göre bir zenginlik. İş yaşamında ve evde, bir kadın beyninin olumlu etkilerini ve yararını her zaman görmüşümdür. Annem, kız kardeşim, teyzelerim ve eşimin düşünce ve görüşleri bana çoğunlukla yoğun ışık tutmuştur.
Öte yandan, kadın ve erkeği her konuda eşit göstermeye çalışan yayın ve görüşlere ise katılmadığımı belirtmek isterim. Kadın ve erkek, kendini tanımalı, sınır ve kapasitesini bilerek hareket etmelidir. Birbirine karşı olası “üstünlükleri” yerine, birbirine kattığı değerlere odaklanılmalıdır. Kişisel yönetim ve gelişim konusunda, birbirine destek olmalıdır.
13 yıl etkin tango yapan Fehmi Atıcan, Tango'nun, kadın ve erkek arasındaki saygıyı ve dengeyi gözlemlemek için çok güzel bir örnek olduğunu aşağıdaki satırlarda ifade etmiş:
"Tango, kadın ve erkeğin, tarihte kullanılan ilk iletişim yöntemiyle yani gövde diliyle anlaşmasıdır. Bunu etkili bir biçimde yapabilmek için iki tarafın da bir birey olarak kendi sorumluluklarını üstlenmesi ve bir takım olarak ortak sorumluluk oluşturması gerekir. Dışarıdan bakıldığında tutkunun dansı olarak görünür. Bu muhteşem görüntü, bireylerin birbiriyle anlaşabilmesinin yansımasıdır. Tangoda, erkek yönlendirir, erkek egemendir gibi bir algı olsa da kadın istemediği yere adım atmaz. Erkek ve kadın olarak değil yönlendiren ve takip eden olarak iki rol vardır ve bu roller, ortak yarar yönünde, müziğin yani yaşamın uyumuyla yer değiştirir ve o muhteşem dans oluşur."
Ülkemizde yetiştirilme tarzı olarak kız ve erkek çocuklarının sanki birbirinden çok farklı kişiler gibi yetiştirilmesinin, uzun sürede kişinin kariyerini ve evliliğini olumsuz etkilediğini düşünüyorum. Kadın ve erkek, her konuda eşit olamaz ve olması da beklenilemez/beklenilmemeli. Ancak ikisinin de birbirine değer ve güç kattığını düşünüyorum. İş ve aile yaşamında fiziksel özelliklere göre kadın ve erkeklere yönelik ön yargıların, kişilerin zihnini ve yaşamını olumsuz etkilediğini ve yeteneklerini sınırladığını düşünüyorum.
Bir toplumun gelişmişliğinin de en önemli göstergelerinden birinin kadına gösterdiği değer ve özenin olduğu hiç unutulmamalıdır. Kadın ve erkeğin rollerinin değişebilmesini istiyorsak, bu eğitimin önce evde başlaması gerektiğinin de bilincinde ve çabasında olmalıyız.
"Erkek ya da kadın, ikisinin de bildikleri doğrudur; Ama kadının tahmin ettiği herşey, erkeğin emin olduğu şeyden daha doğrudur."
- Bob Marley
Sevgilerimle,
Taner Özdeş
Comments powered by CComment