Her dünyaya gelen bebek, bir umuttur!

 

Dün akşam eşimin sevgili kuzeni Rennan’ın ( Aşıcıoğlu) biricik kızı sevgili İlayda ve Can’ın düğünlerine davetliydik. Uzun zaman sonra sosyal bir ortama da dahil olmuş olduk. Nikah sırasında iki gencin gözleri parıldıyordu. Nikah memurunun, “Eş olarak kabul ediyor musunuz?” sorusuna hem İlayda hem de Can çok güçlü bir “Evet” cevabı verdiler.

Sonrasında, İlayda ve Can’ı tebrik etmek için Neylan ile yanlarına gittik. Damat Can’a uzaktan kutlarken, bana birden döndü ve “ Sizin sosyal medyada iyi bir takipçinizim, bütün videolarınızı izliyorum” dedi.
Yeni dünyaya hoş geldiniz 😁

Bir anda düşüncelerim aşkım Neylan ile evlendiğimiz güne, 27.12.1985’e gitti. Ben 22 , Neylan’da 20 yaşında idi. İkimiz de çocuktuk. Aşk insanları kesinlikle daha cesur yapıyor. Evlendiğim gün aklımda hiçbir olumsuz düşünce yoktu. Gelecek korkusu veya endişesi de yoktu. Yıl 1985. Bugün ile karşılaştırdığımda dünya ve ülkemizde gelecek konusunda bir umut vardı.

Dün akşam bu genç çift Covid-19 ‘in tam ortasında konukların maske taktığı dünya ve ülkemizde sadece ekonomi değil, ırkçılık, sağlık, iklim, bozulan eğitim sistemi ve gelecek konusunda bu kadar belirsizlik varken evlenmelerini takdir ettim. Yeni nesilin dünyaya bakışı bizim jenerasyondan çok farklı. Kendilerine güveniyorlar, dış dünyadan değil kendilerinden bu öz-güveni alıyorlar. Bu gençler haz arayışını inkar etmiyorlar ama bunu sosyal sorumlulukla birlikte yürütmek istiyorlar.

Bugün Hürriyet gazetesinde köşe yazısında Danimarka’daki dünyanın en ünlü lokantası Noma hakkında yazarken, yeni nesil gençlerden şöyle bahsediyordu :
“ Gençlerin tüm dünya konularında daha duyarlı olduğunu yazıyordu. Gençler, iyi bir yemek yerken sadece yemek yemekten zevk almak değil, kendilerini ruhen de temiz ve iyi hissetmek istiyorlar.”

Bernard Shaw’ın şu sözleri tam mevcut durum için ne kadar geçerli :
“İnsanlar kendi durumlarıyla ilgili olarak her zaman koşulları suçlar. Ben koşullara inanmam. Bu dünyada yol alan kişiler, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan ve bulamadıklarında yaratan insanlardır.”

Bana göre yeni nesil aynen bunu yapıyor.
Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Ama mutlu olmak için risk almak ve cesur olmak gerekir. En önemlisi değişim gerekir. Değişmeden dönüşmeden dünyanın ileriye gitmesini düşünmek sadece güzel bir hayaldir.

Bizim jenerasyona ne istiyorsun diye sorarsan, cevap olarak; “ Sağlık, mutluluk ve huzur” der.

57 Yaşında bir iş insanı , eğitmen ve koç olarak size net olarak şunu söyleyebilirim: “ Mutlu olmanın sırrı, bir şeyler başarmak, bir şeyleri başlatmak veya değiştirmek ve en önemlisi başkalarına hizmet etmek veya hayatlarına değer katmaktır.”

Sadece kendi için yaşayan insanlar, hayatların en sonunda monotonluk ( değersizlik) veya mutsuzluk ile tanışırlar. Dünyada bir değişim başlatmış veya başkaları için bir şeyler başarmış insanlar ise yaşadıkları süre sonunda başarmanın verdiği gurur ve başarı duygusu ile durumları ne olursa olsun bu dünyadan mutlu ayrılırlar.

NETFLIX’de Naim Süleymanoğlu’nun hayatının belgeseli ben de bu duyguları uyandırdı. Bugün çoşkuyla kutladığımız 30 Ağustos zafer bayramımız da bir avuç cesur insanın ülkemiz için canlarını vermeleri sayesinde gerçekleşmiştir. Bu cesur insanlar ailelerine için bir gurur, ülkeleri için ise bir kahraman olmuşlardır.

Bugün dünyanın en tepesinde gördüğünüz dehalar, milyarderler ve başarının en üst kademesine ulaşmış insanlar sadece tutku ve hayallerinin peşinden gitmiş insanlardır. Tek gerçek farkları da budur.
Dün akşam gençlerin gözlerinde de bunu okudum. Dünyaya bir meydan okuma.

Danimarka’daki dünyanın en iyi restoranlarında Noma’nın hikayesini de bugün Vedat Milor köşesinde okuduğum zaman inancım bir kat arttı:

“ Yeni İskandinav mutfağı büyük bir proje olarak başladı ve giderek bir sosyal hareket ve kurduğu sosyal ağlar ile yarattığı organizasyonlarla uluslararası şekilde kurumsallaşmaya dönüştü. Bu projeyi başlatan Danimarka hükümeti ve şef Claus Meyer. Meyer, Fransa’daki kırmızı etiket benzer ürünlerin kalitesini garanti eden bir sınıflandırma sistemiyle işe başladı. Hükümet değişti, iş olmadı ama Meyer pes etmedi.

Meyer zor bir mücadeleden sonra İskandinavya’nın önde gelen 13 şefini bir araya topladı ve 10 maddelik bir manifesto yayımladı, amaç yeni ve özgün bir mutfak arayışına yönelmekti. Şansı yaver gitti. 10 sene sonra karizmatik ve kabiliyetli genç bir şef buldu : Rene Redzepi, Noma o sene açıldı.

Redzepi ile birlikte yeni bir şef modeli ortaya çıktı ve tüm dünyaya yayılmaya başladı. Aynı zamanda sosyal aktivist şefler. Bir zamanlar Adria’nın mutfağında çalışmış Redzepi doğada bulunan ve unutulmuş ya da yenilmez zannedilen ot, kök, bitki, ve okyanus ürünleriyle deniz ve ormanların özünün tabağa yansıyacağı doğal bir mutfak yaratmak istiyordu.

Noma’nın başlattığı aslında sadece yeni bir mutfak konsepti değil. Aslında dünyada bir değişim başlattı. Bu yeni sosyal aktivist şefler, dünyanın önde gelen Fransız mutfağı şefleri gibi paranın peşinden koşmuyorlar. Dubai ve Las Vegas’da lokanta açmıyorlar. Açarlarsa Bolivya’da veya Meksika’da açıyorlar.

İlayda ve Can, birbirlerine EVET derken . Ben de Meyer’in başlattığı yeni bir şef modeli gibi bu gençlerin pandeminin ortasında haykırışlarından bu dünyayı değiştirmeye hazır olduklarına dair duydukları mutluluğu ve heyecanı hissettim.

20’inci yüzyılın en ünlü Fransız şeflerinin amacı farklı tadları öne çıkarıp müşterilerini şaşırtarak mest olacağı lezzetleri yaratmaktı. Amaçları sadece para kazanmaktı. Redzepi, dünyada yeni sosyal eylemci şeflere güzel bir örnek oldu. Bu değişimin sadece mutfakta değil her alana yayılacağını inanıyorum.

Herkesin düşüncesinin aksine Covid-19 sonrası da, ne kadar dirensek de, hayatımızda ve iş dünyasında büyük ve radikal değişimlerin olacağını düşünüyorum. Bu kadar olumlu düşünmemin arkasında da yeni nesile duymuş olduğum sonsuz güven ve inanç vardır.

Aristotle şöyle demiş ;
“ Mutluluk, ilerlemek ve gelişmektir; mutluluk kişinin içindeki tüm potansiyelini kullanma özgürlüğüdür.”

  Ünlü Alman düşünür Hannah Arendth’in bir metaforunu paylaşmak isterim:

“ Her yeni dünyaya gelen bebek, yeni bir umuttur. Yeni doğan bebekler, yeni dünyayı yaratma potansiyeline sahiptir. Yeter ki onlara o şansı, alanı ve zamanı verelim.”

Aksi takdirde dünyada mutluluk yerine kavga, döğüş, tartışma, ayrımcılık, gerginlik ve umutsuzluk hakim olacaktır.

Eğer mutluluk istiyorsak, o zaman yeni gençlerin potansiyellerini gerçekleştirebilecekleri bir dünyaya izin vermeliyiz.

 

Sevgilerimle,

Taner Özdeş

 

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara