Birgün araba ile Çekmeköy taraflarında yolda giderken, kırmızı ışık yandı. Kucağında üç yaşlarında bir çocuk taşıyan bir kadın gördüm. Yüzündeki gülümseme dikkatimi çekti.
Elimdeki bozuk paraları vermek için arabamın camını açtım.
“Nerelisin? “ dedim.
“Tokatlıyım “ diye cevap verdi.
Elini uzattı. “ Yok , parayı çocuğa vereceğim “ dedim. Çocuğun elini açtım ve parayı avucunun içine yerleştirdim. “ Bak , ileride büyük adam ol ve annene bak” dedim. Suratında kocaman bir gülümseme belirledi.
Eşime döndüm. “Ne muhteşem değil mi? Bu durumda olmasına rağmen nasıl da güzel gülümsedi”
O sırada her şeye sahip ama hiç gülümsemeyen insanları düşündüm.
Bir Cuma akşamı iş çıkışı Mısırlı kadın bir yaşam koçu ile bir araya geldim. Kendisinin dünyanın her yerinden müşterileri vardı. Biraz sohbet ettikten sonra, kendisine Türk insanın en büyük sorunu ne diye sordum.
"Türk insanı kendi fikirlerinin gerçek olduğunu düşünüyor”
Bir insan böyle düşünürse, gelişime kendini kapatır ve bir koç olarak yapabileceğimiz hiç bir şey yoktur. Önemli olan yeniliklere açık olmaktır. O zaman insanlar değişebilirler. " dedi.
Aynı Cuma günü Mısır’da iki kilise bombalanmıştı.
“Orta doğu konusunda ne düşünüyorsun?” diye sordum.
Para yokken sorun yoktu, ne zaman para Ortadoğu'ya girdi işte o zaman para da sadece belli kesime geçince olan oldu. Mısırın insanları ülkenin konumu ve tapınakları ile dindar bir ülkeden çok ruhsal bir kimliğe sahiptir. Müslüman kardeşler ondan uzun süre başta kalamadı." dedi
“Amerikalı ve Kanadalı müşterilerin var. Bu insanlar her şeye sahipler, neden senden koçluk alıyorlar?”
“Taner, dünyadaki tüm insanlar aynıdır. Sorunu olan insanların da sorunu hep aynıdır. Düşüncelerini yönetemezler. Akıllarına gelen bir çok olumsuz düşünce ile bir oraya bir buraya salınırlar. Bu insanların amaç, hayal ve hedeflere ihtiyaçları vardır.”
”Mutluluğa giden tek yol vardır ve bu irademizin dışındaki şeyler yüzünden kaygılanmayı bırakmaktır.” Epistetus
“İnsanlar neden kızarlar , öfkelenirler, saldırganlaşırlar, tepki verirler ?” diye sordum.
“İnsan kendisinde gördüğü kusurları başkalarında görür ve bundan dolayı kendisine kızar. Diğer insanlar bizim aynamızdır. Farkındalığımız olmadığı sürece dünyaya ve insanlara kızıp dururuz.” diye cevap verdi.
Bugün Maçka demokrasi parkından yürüyerek yüzme dersime gidiyordum. İnsanlara inceleyerek baktım. Çoğu çimenlere yatmış uzanıyor, çocuklar parkta oynuyor. Bazıları ise köpeklerini gezdiriyorlar. Kaçının gerçekten bir hayali vardı ?
Mevlana şöyle demiş : “ Dünya bir hiçtir; biz de hiçleriz! Dünya da, biz de hayalden, rüyadan ibaretiz!”
Gerçekleşen her şey önce hayal edildi. Önce zihin ekranımızda olabilir yazısını görüyoruz, sonra bunu gerçekleştirmek için gerekli araçların arayışına giriyoruz. Gerçekleştirdiklerimiz hayal gücünün başka bir kısmında yer alıyor olabilir ancak başlangıçta yani hayalden ibaret olduklarında hepsi aynı yerdeydi.
Nietzsche şöyle demiş : “ Hayallerinizden başka hiçbir şey size ait
değildir!”
İnsanın kaderi hayallerinin büyüklüğüyle şekillenir, bu hayallerin gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değildir. Asıl sorun çoğu insanın çocuklukta veya ergenlikte hayal kurmaktan vazgeçmesi ve hayata karşı ‘’Hayat böyle işte ‘’ , ‘’ Ne yapalım, çalışmak lazım ‘’ , şeklinde yenilgiyi kabul eden bir duruş sergilemesidir.
Hayallerimizi kaybedersek kendimize ait önemli bir parçayı yani hayallerimizi gerçekleştirme kapasitemizi de kaybetmiş oluruz.
Bugün yolun kenarında dilenen kadının kucağındaki çocuğun gözlerinde bir ışıltı gördüm. Belki de üç yaşına rağmen bir hayali vardır ve o hayal onu gülümsetiyordu.
En büyük hayallerinizi içeren bir liste hazırlayın. Hangileri gerçekleşti? Hangileri gerçekleşmedi? Hangilerinden yarı yolda vazgeçtiniz?
Başarılı insanlar farklı bir ırka mensup değildir, onları farklı yapan tutumlarıdır.
Asıl soru şudur: “Onlar benim yapmadığım ne yapıyorlar?”
İyi şansın dış faktörler veya kaderle bir ilgisi yoktur; iyi şansını harekete geçirmek isteyen insan kendi yeni koşullarını yaratmalıdır.
Yahya Kemal Bayatlı şöyle demiş: “ İnsan dünyada hayal ettiği sürece yaşar.”
Sevgilerimle,
Taner Özdeş
Comments powered by CComment