Eğer NEDEN’inizi izlerseniz,
O zaman diğerleri de peşinizden gelirler
"Bummm!" Silâh ateş aldı ve yarış başladı. Koşucular arazinin diğer tarafına doğru koşmaya başladılar. Ondan önceki gün yağmur yağmıştı ve arazi hâlâ çamurluydu. Koşucular, bulundukları bölgede bir topluluk oluşturdular. Balık istifi gibi olmuşlardı. Tek bir kişi gibi hareket ediyorlardı. Yarış boyunca enerjilerini maksimize edebilmek için hızlarını ayarlıyorlardı. Her yarışta olduğu gibi, güçlü olanlar öne geçmeye başladılar ve daha zayıf olanlar arkada kaldılar.
Ama Ben Comen silâh ateş aldığı andan itibaren hep arkadaydı. Ben, oradaki en hızlı koşucu değildi; hatta en yavaşıydı. Lise takımında olduğundan beri, tek bir yarışı bile kazanamamıştı. Çünkü onda "serebral palsi” hastalığı vardı.
Doğum sırasındaki komplikasyonlar yüzünden görülen serebral palsi, kişinin dengesini ve hareket etme yetilerini etkileyen bir rahatsızlıktır. Bu sorun kişiyi, tüm yaşamı boyunca etkiler. Deforme olmuş ve bükülmüş bir omurga yapısı yaratır. Kaslar genelde güçsüzdür ve motor refleksler yavaştır, Bu hastalığa sahip olan kişiler genelde düzensiz bir yürüyüşe, çarpık bacaklara ve sürüklenerek ilerleyen ayaklara sahiptirler.
Koşucular daha da uzaklaşırken, Ben gittikçe onların iyice arkalarında kaldı. Bir ara ıslak zemin üzerinde kaydı ve yere düştü. Ama yavaşça ayağa kalktı ve yoluna devam etti. Sonra yine düştü.
Bu sefer canı yandı. Sonra tekrar kalkıp devam etti. Koşucular artık görünmüyorlardı; ama Ben, yalnız başına koşuyordu. Kendi nefes alışverişini duyabiliyordu. Ayağı diğer ayağına takıldı ve tekrardan düştü. Ruhsal olarak ne kadar güçlü olsa da, acısı ve öfkesi yüzünden okunuyordu. Tüm enerjisini ayağını çekmek için kullanırken yüzünü buruşturuyordu. Ben için bu, rutin bir şeydi. Diğer herkes yarışı yaklaşık 25 dakikada bitirdi. Ben için bu süre, 45 dakikadan daha fazla olmuştu.
Bitiş çizgisini geçtiğinde acı içindeydi ve yorgunluktan ölmek üzereydi. Vücudu yaralanmıştı ve kanıyordu. Her tarafı çamur kaplıydı. Bu olay, "yere düştüğünde oradan kalk" hikâyesi değil. Bu da öğrenilmesi gereken önemli bir ders, ama bunu Ben Comen'den öğrenmemize gerek yok. Bunun için bir sürü başka örnek var. Ben'in verdiği ders, bundan daha derin bir şey.
Yarışı bitiren tüm koşucular geri gelip, Ben ile birlikte koşmaya başladılar. Ben, düştüğünde diğer koşucular tarafından kaldırılan ve yarışı bitirdiğinde yüzlerce insanın arkasından geldiği tek koşucu oldu.
Ben'in bize öğrettiği özel bir şey var: Diğer herkese karşı yarışıyorsan, kimse sana yardım etmek istemez. Fakat eğer kendine karşı yarışıyorsan, herkes sana yardım etmek ister. Olimpiyatlar'daki atletler birbirlerine yardım etmezler. Onlar birbirlerinin rakibidirler. Oysa Ben, her yarışa net bir nedenle başlıyor. Yarışlarda, kendisinden başka hiç kimseyi yenmek için bulunmuyor. Neden koştuğunu biliyor olması, koşmaya devam etmesini sağlıyor. Daha ileriye gitmesini. Tekrar ayağa kalkmasını. Ve tekrar tekrar aynı şeyi yapmasını.
O, her gün koşuyor. Ben'in yendiği tek kişi, her seferinde sadece kendisi oluyor.
Sevgilerimle,
Taner Özdeş
Kaynak:
Simon Sinek
“Neden ile başla” kitabı
Comments powered by CComment