İnsanın En Büyük Rakibi Her Zaman Kendisidir!

Katılmış olduğum Hülya Avşar Tenis Turnuvası’na bu akşam 3 saat 15 dakika süren tenis maçının sonunda karar puanları ile veda ettim. Son 6 senedir önceliğim yüzme olduğu için, tenisi ikinci plana atmıştım. Bu akşam rakibim albay emeklisi, 59 yaşında bir Fransızca öğretmeni idi. Tenise 40 yaşında başlamış, haftada en az beş kere tenis oynuyormuş.


Ben tenise 11 yaşında başladım. Tenis birçok spor gibi nankör spor, yeterince oynamazsanız turnuvalarda şansınız olmuyor. Tenis ve yüzme de tek başına mücadele veriyorsunuz. Hem zihninizi hem de bedeninizi yönetmeniz gerekiyor. Duygularınızı da kontrol etmeniz gerekli. Özellikle tenis öfkelenmeye çok müsait bir spor. Sinirlenirseniz, oyun kontrolünü kaybediyorsunuz. O nedenle çok oynayarak birçok zayıflığınızın üstesinden gelebilirsiniz.


Bugün Bengütürk TV’de gayrimenkul danışmanlarına yönelik İsa Kalender ile birlikte organize ettiğimiz eğitimlerim başladı. Bir gün, İsa Kalender beni aradı. Kendisini tanımıyordum. Beni sosyal medyada takip ettiğini ve benimle Bengütürk TV’de üç ayrı bölümden oluşan bir eğitim programı çekmek istediğini söyledi. Çok az zamanım olduğu için üç günüm yoktu. Kendisine üç programı da aynı gün çekmeyi önerdim. İsa yayıncıyı da ikna etti. 3 saatte, 3 ayrı eğitim programı yapmak ve kamera karşınızda tek başınıza konuşmak oldukça zordu, daha önce hiç yapmamıştım. Ama proje beni heyecanlandırdı. Daha önce hiç prompter kullanmamıştım. 3 hafta sonra ciddi bir çalışma sonunda hazırdım. Üç ayrı kıyafet ile üç ayrı eğitim çekecektim. TV kanalında ekip gerçekten çok iyiydi. Beklediğimden çok daha iyi geçti. Bugün ilk bölümünü seyrettim, istediğim gibi olmuştu. Bir projeye başlarken çok düşünürseniz, başlayamazsınız. Yapmanız gereken elinizden gelenin en iyisini yapmak, iyi hazırlanmak. Konuşacağınız konu hakkında bilgi toplamak, bu konuda uzmanlardan görüş almak, programdan önce iyi dinlenmek, program öncesi dünyadan kopmak ve tüm enerjinizi yapacağınız işe vermek. Başarı formülüm bu.


Bu Cuma günü turnuvadaki ilk tenis maçım için işten biraz erken çıktım. İş yerim Zincirlikuyu’da. Tenis maçının olduğu yer Akatlar. Mesafe kısa olmasına rağmen cuma günleri trafik kilitlendiği için bu süre bir veya iki saat sürebiliyor. İşten çıktım, birden yağmur başladı. Google maps’de 19 dakika veriyordu. Trafik hiç kımıldamıyordu. Tüm ara yolları denememe rağmen olduğum yerden fazla uzaklaşamadım. Maçın başlamasına 30 dakika kalmıştı. Rakibimi aradım. Durumu anlattım. “Gel seni bekliyorum” dedi. Trafik tamamen durdu. Çarem kalmadığı için arabamı müsait bir yere park ettim. Elimde tenis çantamla metro ile gitmeye karar verdim. 500 metre yürüdükten sonra metro ile 1.Levent’e gitmeye karar verdim, metrodan çıktım. Trafik yine kilitti. Yağmur tüm şiddetiyle yağıyordu. Yürümeye karar verdim. Ama gideceğim yer en az 5-6 km ileride olduğu için yürüme şansım yoktu. Yoldan geçen taksilerin hepsi doluydu. En sonunda boş bir taksi gördüm. Şoföre seslendim. Bana beni alamayacağını çünkü yolcusunun para çekmek için ATM ye gittiğini söyledi. Söylenerek bir kilometre yürüdüm. Merkezi bir yerde durdum. Bir tane boş taksi yok. Maç saati gelmişti. Ama bende pes etmek yoktur. Birden yanıma bir taksi geldi. “atla” dedi. Biraz önce sohbet ettiğim taksi şoförü beni takip etmiş, arkamdan gelmiş. “Pozitif enerji her zaman işe yarıyor” dedim içimden.


Trafiğe rağmen 30 dakika sürede tenis kulübüne vardık. Maça yetiştim ve rakibimi yendim. İnanç her zaman kazanır sözü ne kadar doğru söylenmiş. Bir şeyi çok isterseniz ve inanırsanız dünyada başaramayacağınız hiçbir şey yoktur.


Bu iki hikâyeyi neden yazdım. Hayatta hiçbir başarı kolay elde edilmiyor.


Güzel bir Afrika atasözüyle yazımı sonlandırmak istiyorum.


“Afrika’da her sabah bir ceylan uyanır; en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini, yoksa öleceğini bilir. Afrika’da her sabah bir aslan uyanır; en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacağını bilir.”


Aslan ya da ceylan olmanızın bir önemi yoktur.


Yeter ki, güneş doğduğunda koşmak zorunda olduğunuzu bilin.


Sevgili Ziya Şakir Yılmaz’ın “ Size bir sır vereyim mi?” kitabından bir alıntı ile yazımı bitirmek istiyorum:


“ Dünyanın en ünlü boksörlerinde Mike Tyson’a bir gazeteci sorar: “ Başarınızın bu denli uzun ve kalıcı olması özel bir yaşam tarzı gerektiriyor olmalı. Böyle bir insanüstü durumu ve motivasyonu nasıl sağlıyorsunuz?”


Mike Tyson şöyle cevap verir: “ Bir şeyi başardığınızda o şey size konuyu kapatmanıza izin vermez. Konu, başkaları için kapanmıştır. Sizi sevenler yeni başarılar beklerken, içinizden bir ses de bunu korumalısın der! Kendinizle yetinmeye başladığınızda, azalmaya başlarsınız.


Gazeteci bu sefer tekrar sorar: “ Peki, hiç mi halsizlik yaşamıyorsunuz?”


Mike Tyson şöyle cevap verir : “ İçimden gelmediği zamanlar oluyor. Ne zaman antrenman yapmaya isteksiz olsam, o zaman rakibimi düşünürüm. Bilirim ki, o antrenmanını her zamankinden daha istekli, daha planlı ve hareketli yapıyordur. Çünkü bir şampiyonun rakibi olmak bunu gerektirir. En az şampiyon kadar çalışması gerekir. Benim ise böyle bir lüksüm yok, ben her zaman bir şampiyondan daha fazla çalışmak zorundayım.”


İnsanın en büyük rakibi her zaman kendisidir. Bunu korumak için kişinin her gün bir şampiyon gibi çalışması ve yaşaması gerekmektedir.

 

Sevgilerimle,

Taner Özdeş

Geri

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara