Kendine Koçluk!

Dün akşam arkadaşlarımızla Bebek Oteli’nde buluşmaya karar verdik. Bundan tam 40 sene önce de Bebek Oteli’ne giderdim. Otelin dekorasyonu bile aynı. Bazı garsonlar 30 senedir bu otelde çalışıyor.

Otelden İçeri girdim. Kapı görevlisi bana elini uzatarak koşar adımlar ile geldi , “ Taner… Taner bey… “ dedi.

“Taner Özdeş, sizi tanıyor muyum?” dedim.

“Kusura bakmayın, sizin sosyal medyadan iyi bir takipçinizim” dedi. Buna benzer olayları sokaklarda bana yaklaşan, sonra da “sizi tanıyorum” diyen kişiler ile de sık sık yaşıyorum. Aslında önce o kişiyi hatırlayamadığım için biraz utanıyorum, sonra da bana sosyal medyadan tanıyoruz deyince rahatlıyorum.

Kısaca paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Kitaplarım ve bloğumla istediğim kadar çok kişiye ulaşamıyordum. Artık sosyal medya ve youtube sayesinde milyonlarca insana ulaşmanın mutluluğunu yaşıyorum.

Dün akşam Bebek Otel’de değerli iki kişi ile beraberdim. Biri, Bahattin Öztuncay, şu anda Ömer Koç’un önceliğinde kurulan Arter’in Genel Kordinatörü. Kendisinin ayrıca Osmanlı ve fotoğraf tarihine ait 14 kitabı bulunuyor. Diğer işadamı, Talip Özcengiz’in de şiir kitapları bulunuyor. Dün akşam bize hizmet eden bir garson, Talip’in şiirlerinden birini okudu. Sesi o kadar güzeldi ki. Umarım bir gün istediği yere gelir.

Bu hafta sonu öğrenci oldum. Sevgili Dilek Er’in “NSP- Kendine koçluk yap” eğitimine katıldım. Yardımcı eğitmen olarak da, nörolog uzman Dr. Timur Yılmaz da yer aldı. Bu eğitim ile öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Paylaşırken bazı kendimden bilgiler de ekleyeceğim.

Cuma günü firmamızın İK Müdürü ile sohbet ediyorduk. “ Taner Bey, geçen gün yanımdaki dairede tek başına yaşayan komşum vefat etti. Bankada 1,5 milyon dolar parası varmış. Hiçbir yakını da yokmuş!” Bu parayı saklamak yerine ihtiyacı olan dernek, vakıf ve genç öğrencilere verseydi, bu dünyadan iz bırakarak gidecekti.

Çevremde birlikte olduğum insanların çevresine değer katan insanlar olmalarına önem veririm. Bir şeyler yaratan, araştıran, paylaşan, dünyaya değer katan insanlar. Hayatta önemli olan yaşam amacınızı bulmak (ilgi alanlarınızı), sonra bu konuda önce öğrenmek, sonra da öğrendiklerinizi geri vermektir.

Eğitimde öğrendiğim en önemli konuları sizlerle paylaşıyorum.
Her insanın bir doğal davranışı, bir de stres anında davranışı var.

Ne farkı var? Doğal davranış, ihtiyaçlarımız karşılandığındaki davranışlarımız, diğeri stres anında ihtiyaç ve beklentilerimiz karşılanmadığındaki davranışlarımız. Doğal davranışımız için en temel ihtiyaçlarımızın karşılanmış ve motive olmamız gerekiyor, örneğin uyku, beslenme, havanın aydınlık olması cinsellik bile önemli olabilir. Kişi eğer ilgi alanlarını biliyorsa ve ihtiyaçları karşılanmışsa doğru davranış ve performansı sergiler. Kişinin ilgi alanlarını, genel davranışlarını, ihtiyaç/stres yaratan faktörlerini belirlemek için hepimize Birkman kişisel analiz testi eğitim öncesinde yapıldı. Bu test sonunda insanların dört renge ayrıldığını ve her rengin, işe alımlarda, hatta eş seçimlerinde bile kullanıldığını öğrendim. Bir insan, önce kendini tanımalı.

Birkman testi sonuçlarını değerlendirirken, kendimde stres yaratan çevrenin davranışlarım üzerindeki etkisi konusunda ne kadar az şey bildiğimin farkına vardım. İnsanın kendisini tanıması gerçekten zor. Eğitimin başında kendimizi tanıtırken, hangi hayvan olmak istersiniz diye bir soru geldi. Cevabı bulmak o kadar kolay değil? Ben “ köpek” veya “ kuş olmak isterdim dedim.

Siz hangi hayvan olmak isterdiniz?
İnsanın kişiliği dışında davranışlarını en çok ne etkiliyor?
Çevre faktörü ve stres.

İbn Haldun’un “ Coğrafya kaderdir.” sözünü nörolog Dr. Timur Yılmaz dile getirdi.
Davranışlarımızı, motivasyonumuz belirliyor. Stresi ise, beklenti ve ihtiyaçlarımız karşılanmadığında yaşıyoruz. Ama sosyal davranışlarımız üzerinde kişiliğimiz kadar, çevre faktörü de önemli rol alıyor. Stres, gizli ve görünür değil. Her ortamda ortaya çıkmıyor. Bu sene çok seyahat ettim; Hindistan, Karadağ, Mardin, Şanlıurfa ve Milano’ya gittim. Bütün bu yerlerin en önemli benzerliği yüksek enerjiye sahip olması, üzerinde yüzyıllarca birçok uygarlığın yaşamış olması. Ancak, bu ülkeler arasında daha sonra farkı eğitim, aile ve çevre belirliyor. Bazı toplumlar ileri giderken, bazıları hiç ilerlemiyor. Toplumun ileri gitmesi için gereken çevre ve eğitim faktörleri, değer sistemleri oluşmuyorsa, o toplum geride kalıyor. Bunun en güzel örneği Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika değil mi? Bugün Amerika’da birçok Afrika, Asya kökenli başarılı insan varken, aynı kökene sahip insanlar neden kendi topraklarında başarılı olamıyorlar?

Eğitimde diğer öğrendiğim konu insanın nasıl öğrendiği. Geleneksel eğitim sistemi artık işe yaramıyor. Eğitim sistemi komple değişmeli. Ezber, test ve benzeri sistemler öğrencilerin öğrenmesini motive etmiyor!

Ne ediyor? “Storytelling - Hikaye anlatımı”
Sağ ve sol beynimize ulaşmanın yolu insanların duygularına ulaşmaktan geçiyor. Bunu da yapmanın yolu öğretileri, hikaye yoluyla anlatmaktan geçiyor. Metafor (örnekler) ile de eğitim vermek, öğrencinin zihninde motive edici oluyor daha kalıcı oluyor. Pratik olmadan insan bir şeyi öğrenemiyor. Önce motive olacağız, sonra da bebek adımları ile ilerleyeceğiz.

Diğer bir faktör, insan beynini tanımaktan geçiyor. Örneğin, sabah karanlığında okula gitmek, kahvaltı etmemek veya uykusuz bir öğrenci ne kadar zeki olursa olsun, ihtiyaçları karşılanmamış olduğu için öğrenemiyor. Bunun dışında stres ve korku faktörleri de doğru şekilde kullanılması lazım.

Diğer öğrenmemizi etkileyen faktörler arasında; Bilinç ve bilinçaltı. Nöroplastisite . dikkat aralığını sayabiliriz. Nöroplastisite sayesinde şu an olduğunuzdan çok farklı bir insan olabilirsiniz.

Bu videoda, http://www.youtube.com/watch?v=daC2EPUh22w, bir kızın bir yıl boyunca nasıl aşama aşama dans etmeyi öğrendiği gösteriliyor. Video’daki kız aynı hareketleri tekrarlayarak ve her gün üzerine yeni bir şey koyarak 365 günde çok iyi bir dansçı oldu. Aynı şeyleri istisnalar hariç herkes yapabilir.

Eğitimden aldığım önemli notlardan bazıları;

“İnsan sosyal bir memelidir. Sosyal ortamlarda veya bir takım içinde kişi “aidiyet duygusu” ile daha motive olabilir. Bu da öğrenmeyi teşvik eder.”

“Zaman diye bir şey yoktur. Zaman bir algıdır. Gerçek diye bir şey yoktur.”

“İnsan beyninde öğrenme 25 yaşına kadar nöronlar bu dönemde çok daha hızlı bağ kurabildiği için hızlı gelişirken, 25 yaşından sonra, nöronların bağ kurması yavaşladığı için öğrenme yavaşlıyor ve bağımlılık olasılığı azalıyor. Timur hoca şöyle bir espri de yaptı, zararlı alışkanlıklara başlayacaksanız, 25 ‘inden sonra başlayın.”

“ İlgi ve şaşırma olmadan öğrenme olmuyor.”

“İleride ne zaman öğrenip öğrenmeyeceğimizi beynimize koyulacak çipler sayesinde bileceğiz.”

“Biyoloji her zaman kazanır. ”

Eğitim benim açımdan bir aydınlanma oldu. En önemlisi NSP modeli ile kendi kendime koçluk yapma imkanı buldum. Kendine koçluk, başkalarına koçluk yapmaktan kesinlikle zor olduğunu söyleyebilirim.

Dünya değişiyor. Yeni nesil bizden çok farklı geliyor. Beyin ve sinir sistemi konusunda her gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Yaşamak için, öğrenmek ve değişmek zorundayız.

Netflix dizilerinden “Blackmirror” dizisi nörolog hocam tarafından bana önerildi. Dün akşam heyecanla ilk iki bölümünü seyrettim. Dehşete düştüm. Kısacası ben bu yeni dünyaya halen hazır değilim! Değerlerimiz çok farklı.

Dilek Er ve Timur Yılmaz’a bu kadar değerli bilgiyi bizler ile paylaştığı için teşekkür ederim.

Sevgilerimle,
Taner Özdeş
Geri

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara