Kendini Bil ve Tanı

Mayomun ipi kopmuştu. Yüzme yarışlarında yeni aldığım bir mayo olması sebebiyle benim için önemliydi. Tanıdığım bir terziye gittim. Bana karşısındaki dükkandan (tesadüfen benim sıklıkla ayakkabılarımı boyattığım yer) en uzun ayakkabı bağını alırsam bunu yapabileceğini söyledi. Dükkana gittim, bağı aldım ve terziye götürdüm. Hemen yaptı. Hem terzi , hem de ayakkabıcı benden para almayı reddettiler. Her ikisi de alçak gönüllü, işlerini tutku ile yapan, her zaman tutarlı kişiliklerdi. Kendileri hakkında hiç bir bilgim olmamasına rağmen, herkese tavsiye edebilirim.

İnsanoğlu için en büyük tehdit bir şeylerin az olması kadar çok olmasıdır. Güç, ün, mevki , para, şöhret, hareketsizlik, teknoloji, iletişim, kolaylık, arkadaşlık, yemek/içmek, gezmek ... Diğer yandan bazı insanlar için de çok ön planda olmak ürkütücüdür. O nedenle bir kişinin olgunlaşmadan veya yeterli seviyeye gelmeden yüksek mevkide olması, ünlü veya zengin olması o kişiyi içinde güçlü ve öz-güvenli, öz-saygılı yapmaz. Tam tersi, bu tür kişiler için başarısızlık en az başarı kadar ürkütücüdür!

Hızlı mevki sahibi olan, paraya veya üne kavuşan insanlar, egolarını nasıl yöneteceklerini bilemezler. Kendilerinden beklenmeyen tepkiler, davranışlarda bulunurlar. Dengesiz, tutarsız, kaba kişiliklere sahip bu insanların ne zaman nasıl davranacakları bir sürprizdir. İnsanın dışı ile içi birbirinden farklı olabilir. Daha da ileri gidecek olursam, iş hayatında çok güçlü, başarılı olan bir kişi özel hayatında çok silik veya etkisiz olabilir. İnsanın gerçek yüzünü birçok şekilde görmek mümkündür.

Kendisinden daha az güçlü insanlara davranışlarından, sosyal ortamlarda hizmet eden kişilere hitap etme şeklinden, yemek sofrasındaki görgü kurallarına uymalarından, sohbetlerinden, duruşlarından, bedenlerini kullanma şekillerinden, sanat, kültür, bilim, felsefe gibi konularında birikimlerinden, yaşam tarzlarından , iletişim şekillerinden, insanlara davranışlarından, ilişki kurma şekillerinden, yapmış olduğu sosyal faaliyetlerindeki seçimlerinden, çevresinde kimleri bulundurduğuna kadar bir çok şekilde bu insanların iç dünyalarını ve kişiliklerini tanımak mümkündür.

Kişinin kendini bilmesi ve farkında olması gelişimin ilk adımıdır. Bir insanın kendini tanıması, fiziksel özeliklerini, duygularını, düşüncelerini, istek ve ihtiyaçlarını, güçlü ve zayıf yönlerini, amaç ve değerlerini, yeteneklerini ve becerilerini tanıması/bilmesi ve bunların farkında olmasını ifade eder.

Kendisini iyi tanıyan bir insan, yaşayacakları karşısında neler hissedeceğini, neler düşüneceğini ve nasıl davranacağını öngörebilir. İnsanın kendisinin ruhsal özelliklerinin farkında olması, kendi ruhsal özelliklerini bilmesi, kendi bedeninin farkında olması da kendisini tanıması ile yakından ilişkilidir.

Birçok insan bedensel özelliklerinin farkında olsa da bunların bazılarını kabul etmez- sanki öyle değilmiş gibi davranır. İnsan biyolojik, psikolojik ve sosyal bir varlıktır.

Geçen gün Kanyon’da yürürken, restoranların ve kafelerin önünden geçerken, insanları gözlemledim. İstisnasız, herkesin elinde cep telefonu vardı. Ya telefonları ile konuşuyorlar, ya mesajlaşıyorlar, veya sosyal medya sayfalarında geziniyorlardı. Bunu yaparken beraber oldukları kişiler konuşmaya devam ediyorlardı. Hatta her iki kişininde birbirlerine bakmadan cep telefonları ile meşgul olduklarına tanık oldum. Birlikte olup, anın keyfini çıkarmak yerine , aynı anda cep telefonları ile meşgul olarak, karşısındaki kişilere saygısız davrandıklarının farkında bile değillerdi.

Her şeyde fazlalık ve bolluk insanlara nasıl mutluluk getirmiyorsa, artan nüfus ve artan tüketim de insanları robotlaşıyor, özel hayatları yok ediyor, yaşamı rutin ve heyecansız hale getiriyor. Yaşam kafeler ve alışveriş merkezlerinde anlamsız ve amaçsız içinde haz odaklı, ama boş bir şekilde devam ederken, insan en önemli sermayesi olan duygularını kaybediyor. Duyarsız, sevgisiz ve hissiz bir insan, insan olabilir mi?

Günümüzde ilişkiler, arkadaşlıklar, iş dünyasındaki etik değerler hepsi bolluk teorisi ile daha kalitesiz, daha az derin hale gelmiştir. İnsanlar kendilerini tanımadan hayatlarında bir yerden bir yere sürükleniyorlar ve buna yaşamak diyorlar. Kendilerini tanımadan, kabullenmeden ve sevmeden, tüm sevgi ve kişisel ihtiyaçlarını diğer insanlardan karşılamaya çalışıyorlar.

Hayat, önce kendimizi keşfederek, daha sonra da çevremizde saygı ve sevgi içinde ilişki kurarak ve bilgi ve tecrübelerimizi cömertçe paylaşarak anlamlı hale gelir. İnsanlar, dış dünyanın talepleri, beğenilmek, onaylanmak , takdir edilmek için , modanın ve trendlerin etkisi ile aynı şeyleri giyiyorlar, aynı mekanlara gidiyorlar, hissetmeden, düşünmeden, yapmacık ve hissetmeden yaşıyorlar.

Popüler kültürün güzel olmak ile zayıf olmayı eşdeğer tutması, insanları daha zayıf olmaya ve zayıflamak için her şeyi yapmaya zorlanmaktadır. Kültürün bu etkisi nedeniyle birçok insan kendini olduğundan daha şişman görmekte ve bedeninden hoşnut olmamaktadır.

İnsanlar medyada gördükleri şeyleri, düşünmeden yapmaya, taklit etmeye çalışıyorlar. Giyim ve kuşam, seçilen renkler hepsi kişinin kendine yakışından veya kişilik yapısına uyup uymadığına düşünmeden seçim yapan bir çok insan doğallıktan uzak oldukları kadar kendilerinden de uzaklaşmış oluyorlar.

Diğer yandan terzim ve ayakkabı tamircim, dış dünyayı takmadan her gün sevdikleri işi, doğru tutum ve davranıştan taviz vermeden insanca yapma lüksüne sahipler. İşlerini düzgün yaparak, insanlara insanca davranarak, mütevazi insanca bir yaşam sürüyorlar.

Dünyada kimin mutlu, başarılı olduğuna kim karar veriyor?

Hayatta doğru ve yanlışa, iyiye ve kötüye kim karar veriyor?

Dünyada dikkate almamız gereken en önemli şey kendi vicdanımızdır.

Kimin daha mutlu olduğunu bilemeyiz, ama her insan kendisinin ne olduğunu bilir. İnsan herkesi kandırır, ama kendisini kandıramaz.

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

  • dummy0532 255 97 82

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara