Dünyanın En Güzel Gülümseyen Adamı

İnsanoğlu doğduğu günden öldüğü güne kadar bir yolculuk yapar. İnsanların bilmediği veya anlamadığı bize verilen bu emanet hayatta, doğarken de ölürken de hiçbir kontrolümüzün olmadığıdır; diğer yandan hayatımız boyunca herşeyi kontrol etmeye ve yönetmeye çalışırız.

Neden?

Tabii ki . EGOMUZ için .

Kişisel gelişimin temeli başarı ve mutluluğu hedefler. Bu konuda onbinlerce kitap yazılmıştır; bu kitapları okuyanlar bir umutla sihirli formülleri ararlar. Kısa yoldan başarı ve mutluluğun formülünü ararlar, ama bulamazlar.

Kişisel gelişimin duayeni Jim ROHN şöyle der: “ Başarı ve mutluluğun gerektirdiği şeyleri yapmak kolaydır, ama onları yapmamak insana daha kolay gelir.” Yapılması kolay olan şeyler, aynı zamanda yapılmaması kolay olandır.

Bugün, Pazar olmasına rağmen, 23 Temmuz Boğaziçi yüzme yarışı için bir saat yüzme antrenmanı yaptım. Bu antrenmanları en yoğun veya yorgun günümde bile aksatmadan yapma disiplinine sahibimdir. Bu sene hedefim dünyada kendi yaş grubumda ilk beşe girmek (geçen sene 8. olmuştum). Yarışa hazırlanmak, hazırlanırken vermiş olduğum mücadele, çaba, en az yarışı kazanmak kadar bana mutluluk veriyor.

Herkes başarılı ve mutlu olmak ister, ancak kimse bedel ödemek istemez ; ikisini de elde edebilmemiz için çaba harcamamız, acı çekmemiz ve çok çalışmamız gerekir. Diğer yandan , haz odaklı ihtişamlı ve zengin yaşamlar insanlara medya tarafından sürekli pazarlanır. Bu bir illüzyondur, çünkü en üst noktaya ulaşan tüm insanlar hayatlarının en genç yaşlarında büyük bedeller ödemiş, en kötü şartlarda yaşamak zorunda kalmış, sürekli mücadele vermiş ve çalışmışlardır.

Bugün okuduğum gazete haberine inanamadım. Dünyanın en zengin insanları gelecekteki felaketlere karşı, ada satın alıyorlar, silah ve gıda depoluyorlar. Şimdi sıkı durun. Ok atma dersi de alıyorlar. Bunca şeyi bir korku için yapmaya değer mi? Bu paralarını fakir insanlara yardım etmek için harcasalar, dünya daha güzel ve mutlu bir yer olmaz mı?

Bu hafta sonu bir yakınımı hastanede yoğun bakımda ziyaret ettiğimde etrafa baktığımda birçok insanın serum ve oksijene bağlanarak yaşam mücadelesi verdiğini üzülerek izlemek zorunda kaldım. Aslında hiçbiri gerçek anlamda yaşamıyorlardı. Hayat böyle bir şey, başımıza gelen her şeyi kontrol edemeyiz, her şeyi yönetemeyiz. Ancak , iyi bir yaşam için tüm hayatımızı biz kurgularız. Her insanın yaşamı kendisine ait bir filmdir.

Bugünkü Hürriyet’in Pazar ekinde Ayşe Arman’ın röportajını okudum ; şu başlık çok ilgimi çekti. Dünyanın en güzel gülümseyen adamı. Fotoğrafa bakınca içim ısındı.

Merakla resmin altında ne yazdığını okuyorum: “ Moritanya Çölü’nde keçi çobanlığı yapan Abdou, sabah erken saatlerde keçileri alıp çöllere götürüyor. Gün batımında tekrar eve dönüyor. Keçiler de onun değil. Çöldeki benzin istasyonunun sahibine çobanlık yapıyor. Çok parlak bir hayatı yok yani ama hep bembeyaz dişleriyle gülümseyip etrafına mutluluk saçıyor. Onu izlerken bile insan kendini tüy gibi hafiflemiş hissediyor."

Hafta içinde bankacı bir arkadaşımla yemek yedim. Annesi ve babası 30 sene önce boşanmışlar. Annesinin ne iş yaptığını sordum . Tekrar evlenmemiş. 83 yaşında çok mutlu ve sağlıklı olduğunu söyledi. Nasıl başarıyor diye merakla sordum . Arkadaşımın ağzından aktarıyorum, " Annem, her gün kanserli hastalara destek olmak için sabahtan akşama kadar hastaneye gider. Onların tüm ihtiyaçlarını karşılar. Bunun dışında iki tane de koro yönetiyor. Kısaca tüm zamanını dolu dolu yaşar."

Ne güzel bir yaşam değil mi?

Harvard İşletme Fakültesi’nden Michael Norton, gelirinin bir kısmını başkaları için harcayan kişilerin uzun vadede, tüm gelirini kendisi için harcayanlara kıyasla çok daha mutlu olduğunu gösteren çok sayıda veri olduğunu söylüyor.

130 ülkeden verileri inceleyen Norton, zengin ya da yoksul olsun, tüm ülkelerde kendisinden bir şeyler veren insanların çok daha mutlu olduğunu ve bunun, insanın doğasında olan, kültürden bağımsız, “evrensel bir psikoloji” olduğunu belirtiyor.

Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Başkalarına bir şeyler vermek sosyal ilişkileri artırdığı gibi, yaşamın amacına dair daha pozitif düşünmeyi, farklılık yaratmış olma, sabah yataktan çıkma nedeni bulma gibi olumlu duygular geliştirmeyi sağlıyor.

Norton, insanın sosyal bir varlık olduğunu göz önünde bulundurursak, bunun evrimsel bir özellik olarak görülebileceğini, tıpkı yağlı ve şekerli yiyeceklere düşkünlüğümüz gibi, başkalarına yardımcı olma arzusu taşımanın da insanın doğasında olabileceğini belirtiyor.

Hepimiz günde bir kez rastgele bir iyilik yapsak dünyanın gidişatını doğru yöne çevirebiliriz belki.

Sadece tanımadığınız insanlara gülümseyerek bile, bu dünyayı daha güzel ve sevecen hale getirebilirsiniz.

Sevgilerimle,

Taner Özdeş

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara