Yalnızlık ve Özgür Olmak

Her hafta yazmak çok ciddi bir iş. İnsanların kitap okumayı bir zulüm olarak gördüğü ülkemizde (her 1000 kişiden 1 kişi kitap okuyor) bir şeyler yazmak gerçekten zor, ancak, yazmak bana çok çok iyi geliyor, bir nevi terapi veya duygularıma ulaşmamı sağlıyor. Eğitim ve koçluk yapmak da bana ayrı keyif veriyor.

Dünya bir koşuşturma içinde, kendinden ve insanlıktan gittikçe uzaklaşıyor. Esasında yapması gereken, insanın kendini tanıması ve kendinin farkına varmasından sonra belirlemiş olduğu hayal ve hedeflere ulaşmak için tüm yeteneklerini ve bilgisini kendi sınırları içinde kullanmasıdır.

İnsanoğlu dört boyutta yaşar; biliçaltı (rüyalar da buna girer) ve bilinç (düşünce seviyesi) , duygusal boyut ve ruhsal boyut.

Kişisel gelişim eğitimlerimde insanlara korkularını sorduğumda bir numaralı korkularının "başarısızlık korkusu" olduğunu söylüyorlar, ikinci korku ise " yalnızlık " (terkedilme veya ihanet). Bunların temelinde bilinçaltımızdaki korkular yatıyor. Çoğu korkularımız ve endişelerimiz bize çocukluktan kalan mirastır. Yalnızlık ise, içimizdeki bir duygudur.

Aşağıdaki açıklamayı psikolog Barış Gürkaş’ın sitesinden aldım;
Yalnızlık duygusunu örnek bir hikâyeyle anlatalım. Hikâyemizin karakteri Can olsun.

Saat 10.00 : Can üniversitede arkadaşlarıyla buluşuyor. Onlar farklı konular hakkında konuşurken Can konuşmaya katılmak istese de çekingenliği ona engel oluyor. Arkadaşlarının Can’ın açacağı konuyu beğenmeyebileceklerini düşünüp konuşmaya katılmamaya karar veriyor.

Saat 14.00 : Can arkadaşlarından biriyle öğle yemeği yiyor. Bir ara dünkü futbol maçından konuşmak istiyor ama arkadaşının ilgisini çekmezse diye düşünerek bundan da vazgeçiyor.

Saat 18.00 : Can eve geliyor. Arkadaşlarıyla pek çok sorunu olmasına rağmen bunu ailesiyle paylaşmayıp doğrudan odasına gidiyor.

Can, pek çok arkadaşı olmasına rağmen şiddetli bir yalnızlık çekiyor. Arkadaşları varken neden bu kadar yalnız hissettiğini anlayamıyor.

Can duygularını, hislerini ve ilgi alanlarını kimseyle paylaşmayıp her şeyi içine atıyor. Bu da etrafında insanlar olmasına rağmen yalnız hissetmesine neden oluyor.

Samimi bir arkadaşlıktan yoksun olmak depresyona yol açan en önemli faktörlerden biridir. Bastırılmış duygular birikerek şiddetli depresyona dönüşür. Yakın bir arkadaşla konuşmak ise bastırılmış duygularınızı yönlendirmek ve üzüntünüzü hafifletmek için kullanabileceğiniz en sağlıklı yollardan biridir.

-Eğer arkadaşlarınızla yüzeysel bir ilişkiniz varsa büyük ihtimalle bastırılmış duygularınız artacak ve bu durum depresyonla sonuçlanacaktır.

Yalnızlık psikolojisi sadece yalnız olma durumu değil; aynı zamanda kendini yalnız hissetme durumudur. Çok arkadaşınız olsa bile duygu ve düşüncelerinizi kendinize sakladığınız için kendinizi yalnız hissedersiniz.

Eğer konuşmak istediğiniz konuları değil de başkalarının hoşuna gideceğini düşündüğünüz konuları seçmeye çalışırsanız kendinizi yalnız hissedeceksiniz. Sizi bu şekilde davranmaya iten ister utangaçlık, ister özgüven eksikliği ya da herhangi başka bir neden olsun sonuç değişmeyecek; etrafınızda onlarca insan olsa bile kendinizi hep yalnız hissedeceksiniz.

İnsanın başarısızlık korkusu ve benzeri korkuları ile başaçıkması için öncelikle kendini tanıması gerekir. Kendini tanımayan kişi, kendini (yani duygu ve düşüncelerini) doğru ifade edemez, insanlarla doğru iletişim kuramadığı için, doğru ilişkiler de kuramaz ve sürdüremez. Sonuçta kendisini yalnız ve başarısız görür.

Her birimiz özgürlüğümüzün ve sınırlarımızın , güçlü ve zayıf yanlarımızın sınırlarını bilmesi ve bu sınırlara saygı göstermesi gerekir. “Benim özgürlüğüm, senin özgürlüğünün başladığı yerde biter. Gücünün, zayıflıklarının , yeteneklerinin ve zaaflarının sınırlarını bilmezsen, kendini olduğundan az ya da çok sanabilirsin. Zaaflarının bilincinde olmazsan, kendini olduğundan fazla sanıp kibir geliştirebilirsin, gücünün farkında olmazsan, kendini güçsüz sanıp başkalarının üzerinde egemenlik kurmasına izin verebilirsin.”

Şubat ayı boyunca, her hafta sonu Urban Health Pilates spor stüdyosunda pilates ve fitness hocalarına kişisel gelişim eğitimi veriyorum. Her biri pırıl pırıl olan bu gençler, her türlü zorluğa rağmen günde 10-12 saat çalışarak, geleceklerini inşa etmeye çalışıyorlar.

Vermiş olduğum eğitimde, kişisel farkındalık, kendini tanıma, kendini doğru ifade etme, doğru iletişim ve ilişki kurma, insanları etkileme ve ikna etme, sözsüz dil ve uyum teknikleri, algı sistemleri ve kendini satmayı da içeren bu 14 saatlik eğitim programda teknik becerilerinin yanında soft skill (duygusal, sosyal zeka) becerilerini geliştirerek, hem hayatta hem de kariyerlerinde farkındalıklarını yükselterek, daha bilinçli, cesaretli, özgüvenli ve planlı olmalarını örneklerle ve eksersizlerle öğretiyorum.

Verdiğim her eğitim sonrasında eğitim alan kişilerin dönüşümleri beni hayrete düşürür ve kişisel gelişimin bir insanın hayat döngüsündeki önemini tekrar tekrar anlamamı sağlar. Bu da eğitim mesleğini bu kadar tutku ve coşku ile yapmamın temel sebebidir.

Bugün, dünyada ve ülkemizde yaşanan sorunların temel kaynağı, kişinin kendisini tanımamasıdır. İnsanların artan farkındalıkları, sonsuz bilgi kaynakları ve Internet ile daha mutlu olmaları beklenirken, daha mutsuz, yalnız ve insancıl olmaktan uzak bir hale geliyorlar, Bunun sonucunda insanlar dünyaya karşı sevgi yerine yalnızlık, öfke, kızgınlık ve endişe duyuyorlar. Bunun neticesinde daha duyarsız hale geliyorlar.

Ve insanoğlu, kendi gücünün farkında olmaması sebebiyle, zihinsel tembellik, başarısızlık (kaybetme) korkusu ile özgürlüğü ve özgür düşünmeyi o kadar unutuyor ki, silkinip uyanmaktan korkar hale geliyor.

İnsanlar, bu yüzyılda daha da yalnızlaşarak, aslında farkında olmasalar da, insanlıktan uzaklaşıyorlar ve hayatı kaçırıyorlar.

Sevgilerimle,

Taner Özdeş
Geri

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara