Bir toplum duygularını ve düşüncelerini saklarsa ne olur?
Bir insan duygularını bastırırsa ne hisseder?
Bir insan kendisini özgürce veya içinden geldiği gibi ifade edemezse, ne hisseder?
Bir çocuk anne ve babasında bir şey istediğinde verilmezse, ne hisseder?
Çalışan bir insan , her türlü çabasına rağmen , patronu veye müdürü takdir etmiyorsa, ne hisseder?
Yaşadığımız dünyayı adil ve eşit bulmuyorsak, ne hissederiz veya kendimizi talihsiz, şansız hissedersek, nasıl davranırız.
İçimizdeki Şaman kitabında söyle diyor : " Günümüzün insanın daha fazla teknolojiye değil, içindeki Şamanın yardımı ile ( Şaman burada doğa, kendi özümüz, duygularımız ile uyum anlamında kullanılan bir inanıştır) ruhunu keşfetmeye ve besleme ihtiyacı var. Ruhumuz teknolojik gelişmenin çok gerilerinde kaldı. Ruhsuz teknoloji hayatımızı biraz daha kolaylaştırıyor ama herkesin esas aldığı şeyi; huzuru, doyumu, hazzı ve sevgiyi getirmiyor , getiremez de."
Günümüz insanın en büyük trajedisi, Ben'ini ( kendi özünü) kaybetmesidir. Ben'ini kaybeden insan anlam boşluğu içindedir. Bu gerçekten kaçmak için, umutsuzca içteki derin boşluğu hissetmemeye çalışır.
Duyguları değişik yollarla uyuşturmak , bastırmak için harcanan zaman boşunadır. İnsanların sosyal medya ile duygularını paylaşmalarının sebebi de budur. Duygularımızı paylaşmak zorundayız.
Carl Gustav Jung'un birkaç sözünü paylaşmak isterim :
" Kimse düşünmeyi sevmez, ondan yargılar."
"Düşünmek zor bir sanattır onun için çoğunIuk tek karar verir."
"YaInızIık insanın çevresinde insan oImaması demek değiIdir. İnsan kendisinin önemsediği şeyIeri başkaIarına uIaştıramadığı ya da başkaIarının oIanaksız buIduğu bazı görüşIere sahip oIduğu zaman kendisini yaInız hisseder."
"Doğduğumuz dünya çok acımasız, ama aynı zamanda iIahi bir güzeIIiği var. AnIamIı oIuşununmu, yoksa anIamsızIığının mı ağır bastığına karar vermek, insanın yapısına bağlı.
"Günümüzde, bizi tehdit eden tehIikenin doğadan geImediğini, insan ve kitIe ruhundan kaynakIandığını apaçık görüyoruz. TehIike insanın ruhundan kopmuş oImasında."
Bu sözler sizde neler uyandırdı? Hissettirdi? Düşündürdü?
Eğitimlerimde en çok insanlara kendilerini tanımaları için verdiğim formül şu dur :
" Düşünce, inançdan, duygu düşünceden, davranış duygudan, karakter sürekli davranış ve tutumlardan, kader de karakterden oluşur. Eğer kaderinizi değiştirmek istiyorsanız, düşüncenizi değiştirin. "
Bu sabah City's de Teknosa da alışveriş yaparken, kasadaki çalışan ile havadan sudan konuşuyoruz. "İnsanlar sosyal medyada okumadan her şeyi "Like" ediyorlar. Sanki insanlar robota dönüşmüş."
Ben de kendisine gülümseyerek başımdan geçen bir hikayeyi anlattım . Bir gün Instagram'a oğlumun benim için yaptığı bir videoyu ekledim. Sonra bir baktım . 247 kişi beğenmiş. Ama kaydederken sesi eklemeyi unutmuşum. Kısaca sesi olmayan bir videoyu 247 kişi beğenmişti.
Kasadaki çalışan benimle sohbet etmeye devam etti : "İnsanlar neden Evet veya hayır oy vereceklerini bilmiyorlar. Ben de bilmiyorum. O nedenle bu sene oy vermeyi düşünmüyorum." Kendisine göre doğru karar vermişti veya karar vermenin sorumluluğu ağır gelmişti . Dünyada tek bir gerçek var. O da kendi Algımız. Bakış açımız veya dünya açılan penceremiz. Tüm dünya buna oynuyor, yanı algılarımızı değiştirmeye.
Bazı insanlar bu dünyadaki çirkinliği görürken, diğerleri sadece güzelliği görür.,
Bunu daha iyi anlatabilmek için sizlerle çok beğendiğim bir hikayeyi paylaşmak isterim :
"Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu.
Onlara dedi ki: “İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş. İki kurt arasında: Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor. Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı merhameti ve inancı temsil ediyor. Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde.”
Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına “Hangi kurt kazanacak” diye sordu.
Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı…
"Senin beslediğin kurt.”
Kendimizi tanımak duygularımızı tanımaktan geçer. Duygularımızı bastırdığımız, onlara yabancılaştığımız zaman yaşamda gelişmek yerine geriler ve sadece var oluruz.
"Toplumda böcek olmayı kabul edenleri ezildiği zaman ağlamamalıdır."
Albert Einstein'ın akıl dolu sözleri ile yazımı bitirmek isterim: " Gerçek din, gerçek yaşamaktır; iyi ve kötü yönleriyle insanın kendisini bütünüyle kabul ederek hayatını tüm ruhuyla yaşamasıdır."
Ruhsal Zekaya sahip kişi, manevi boyutta derin ve zengin, her şeyi sorgulayabilen, her şeye meraklı gözlerle yaklaşabilen, yaşamın değerini bilen kişidir. Bu kişi duygularının, hem kendi Ben'ine hem diğer insanlara hem evrene açılan kapı ve köprü olduğunu bilir.
Sevgilerimle,
Taner Özdeş
Comments powered by CComment