11 yaşında ilk defa tek başıma yurtdışına Avusturya'ya gittim. O zamanlar Avusturya Lisesi’nde hazırlık sınıfında okuyordum. Yurtdışına gitmemin gelecek hayatımın üzerindeki etkisini o zamanlar bilmiyordum.
Anne ve babamın, beni büyütürken sahip oldukları öngörü, fedakarlık ve vizyonun hayatımın bu noktaya gelmesinde etkisi çoktur.
İki konudan emindim; dünyada insanlar eşit doğmaz ve dünya adil bir yer değildir. Ancak, tüm insanlar eşit şansa ve fırsata sahiptir. Bu fikrime "saçma" diyebilirsiniz; Türkiye ve dünyada bu konuda yüzbinlerce başarılı örnek vardır. Türkiye'nin bir köyünde doğup, Nobel ödülü kazanabilirsiniz veya dünya çapında futbolcu olabilirsiniz. Ülkemizde bu tür hikayelere fazlaca yer verilmez, sadece başarılı, ünlü ve zengin insanlara yer verilir. Bu insanların o noktaya kadar ödedikleri bedellere veya insanüstü çabalarına fazla yer verilmez.
Ufak yaşlardan itibaren yurtdışında bulunmam, bana iki şey kazandırdı; özgüven ve iletişim konusunda kazandığım yetenekler. Almanya, İngiltere, Avusturya ve Fransa'ya birçok kere yaz tatillerinde babamın iş ilişkileri sayesinde ve AFS değişim programı ile Almanya ve New York’a yazları gitme şansım oldu. Her yurtdışı seyahatim bana farklı şeyler kazandırıyordu; lisanımı geliştirmek dışında birçok konuda görgüm artıyor ve vizyon kazanıyordum. Görerek öğrenmek, müthiş bir deneyimdir.
O zamanlar cep telefonları ve Internet olmadığı için, öğrendiklerim benim ileriki hayatım için bir servet demekti.
Yurtdışında yaşamak konusunda kendimi rahat hissetmem, iki dili iyi derecede konuşmam ve dünyanın her ülkesinden insan ile iletişimde olmamın bana çok şey kattığını fark ettim. Yakın arkadaşım Emre Ertem'in de Amerika'da okumak istemesiyle, ben de Amerika'da okuma kararını vermiş oldum. Ailemin bile bu konuda kararımdan çok sonra bilgileri oldu.
Amerika'da okumak ve çalışmak bana çok şey kazandırdı; şoförlükten bulaşıkçılığa, statlarda kola satmaktan, network marketing işine, seçimlerde çalışmaktan özel ders vermeye kadar her işte yarı zamanlı çalıştım.
Bu yazımı Club Med Val Thorens ( kayak için gitmiştim) dönüş yolunda yazıyorum. Club Med'e yıllardır kayak için giderim. Çalışanlar ve müşteriler dünyanın her yerinden gelirler. Bu seyahatimde kayak grubumda İsrail'den, Amerika'dan ve Hollanda'dan kişilerle bir hafta birlikte kaydık. Bir hafta boyunca, telesiyejden çıkarken her defasında tanıştığım bu yeni insanlar ile derin sohbet etme fırsatını buldum. Birbirimizden çok şey öğrendik. İnsanlar insanlarla iletişim kurarak, birbirlerine güven duyarlar. İnsanlar arasında önyargıları başka türlü kıramazsınız.
Akşamları ise her türlü ülkeden insan ile tanışma ve birlikte eğlenme, dans etme fırsatınız oluyordu. Tanıştığım ülkeler arasında dünyanın diğer ucundan ülkeler bile vardı; Japonya, Meksika, Çin vb.
Tanışırken, gururla “Ben, Türküm” diyordum. Küçüklüğümden edindiğim cesaretle herkes ile rahatça iletişime geçiyor ve sohbet edebiliyordum. Her insanın farklı bir hikayesi vardı. Ne muhteşem bir deneyim. Her sohbet, benim için yeni bir öğreti, yeni bir vizyon ve keyif demekti. Bu rahatlığımı, annemin ve babamın bana ufak yaşlarda kazandırdığı yurtdışı deneyiminden kazanmıştım.
Bu hafta sevgili Emre Alkin'in Dünya gazetesindeki köşesine konuk oldum. Kendisinin- ekte röportajımı ekliyorum- tüm sorunlarına samimiyetle cevap verdim. Yazının başlığını " İnsanı güçlü kılan ailesidir" başlığını atmış. Emre'nin babası Erdoğan Amca ( Alkin) ile babam çok yakın arkadaşlardır. O nedenle ikimizde çok şanslı ailelerde büyüme şansı elde ettik. Yazımı daha fazla uzatmadan, Dünya gazetesindeki röportajıma bırakmak istiyorum. Röportajımı http://www.tanerozdes.com.tr/hakkimizda/haberler/insani-guclu-kilan-ailesidir uzantısından okuyabilirsiniz.
Ailem bana dünyanın en büyük servetinden fazlasını, beni doğru vizyon, görgü ile büyüterek, yurtdışında genç yaşlarda yaşama ve okuma şansı vererek vermişlerdir. Her ikisine de müteşekkirim.
Doğru çocuklar yetiştirerek, ülkemize daha parlak, barışçıl, insancıl ve dünya vatandaşı nesiller kazandırabilirsiniz.
Tecrübem ve dünya vizyonum şunu diyor; bugün çocuğunuza ve ülkenize bırakacağınız en büyük servet, çocuklarınızı iyi ve dünya vatandaşı olarak yetiştirmenizdir. Bu bırakacağınız paradan çok daha kıymetli ve değerlidir. Bunu sizin dışınızda kimse veremez. Okullar hiç veremez.
Diğer tavsiyem, tüm insanlığa olacak; ilk defa tanıştığınız kişiye gülümseyerek yaklaştığınız takdirde, karşınızdaki kişide size karşı çok daha pozitif ve güvenli bir tavır sergileyecektir. Kısaca, gülümsemek size her zaman kapıları açacaktır.
Gülümsemem sayesinde Club Med'de bir haftada beni tanımayan kimse kalmadı. Gülümsemek her zaman işe yarar.
Sevgilerimle
Taner Özdeş
Geri
Comments powered by CComment