Hayatımda en çok bana ne mi yardım ediyor?
Bitmek bilmeyen gülümsemem. İçimden geliyor. Bunun için özel birşey yapmıyorum. Seminerlerimde sürekli insanlara “gülümseyin” dememin nedeni, insanların yeterince gülmemeleri ve kendilerinin güldüklerini zannetmeleridir.
Bir insanın fakir olması veya zorluk içinde yaşaması gülümsemesi için bir engel mi? Bir insan bir önceki akşam kötü bir akşam yaşamışsa (eşi ile kavga etmesi, çocuğunun uyumaması, hastalanması veya yakının hastaneye kaldırılmış olması), bu kişi ertesi gün pozitif bir tutuma sahip olabilir mi?
Yoldan geçerken sizi tanımayan biri size tebessüm etse, siz ne yaparsınız? Bir genç yol kenarında otostop yapsa, arabanıza alırmısınız? İlk tepkiniz nedir? Korku, endişe, şüphe yoksa pozitif düşünce mi?
İş hayatında doğru tutum, insan becerisi olarak insanların zengin olmaları yönünde yüzde 85 (Stanford araştırması) ağırlığa ulaşmışken, insanların çok çalışarak veya çok okuyarak elde etmeye çalışmaları büyük çelişki. Teknoloji, internet, globalleşme, insan faktörünün önemini hergün daha çok artırıyor. Doğru ilişki kurabilme, bağ kurma ve uzun vadeli bu ilişkiyi yürütebilme becerisi işte olduğu kadar özel hayat ilişkilerinde ve evlilikte büyük önem taşıyor. Neyi yapmalıyız, neyi yapmamalıyız? Zamanlamanın önemini anlamalıyız.
Doğru tutuma sahip olmak için , özsaygı ve özgüvene sahip olmak çok önemlidir.
Özsaygı, hem kendimizi özgün bir birey olarak değerli , hem de karşılaştığımız engel ve sorunlarla başedebilecek kadar yeterli hissedebilmektir. Değerlilik ve yeterlilik duygusu özsaygının temelini oluşturur. Hem yeterlilik hem de değerlilik duygumuzun ikisi de yeterince gelişmemişse hayat o zaman tam bir kabusa dönüşür. "Özsaygı" ve "Özgüven", sıfır-altı yaşlarda arasında oluşur. İlerki yıllarda gelişmesi oldukça güçtür. Yeterlilik duygusu gelişkin insanda kendisini daha ilerde, yeterince gelişmemiş insanda ise geri görürken, değerlilik duygusu gelişkin insan kendisini başkalarından daha yukarıda, gelişmemiş insan ise daha aşağıda görür. Bu iki duygunun zihinsel ve ruhsal sağlığımız üzerinde büyük etkisi vardır. Bu duygular kendimizi nasıl gördüğümüz, başkalarına nasıl davrandığımızı belirler. Bunlarda tutumlarımıza (davranışlarımıza) olumlu veya olumsuz yansır.
Örnek verecek olursam, bir kişi kendisini değerli hissetmesine rağmen yetenekleri kısıtlı ise bu kibire sebebiyet verir. Bu kişiler kendi yetersizliklerini örtebilmek için kendilerini olduğundan daha değerli hissettirmeye çalışırlar. Onları savunmacı tepkiler vermeye iten, yetersizliklerini gizleme ihtiyacıdır. Genelikle şımartılarak büyüyen çocuklarda sorumluluk duygusu gelişmez..
İkinci savunmacı kişilik; eğer kişinin yeterlilik duyguları gelişmesine rağmen, değerlilik duygusu düşük olan kişilerde görülür. Daha çok çocukluğunda sıkıntılar yaşayan kişilerde görünür. Bir işi yapmaktan aldıkları keyif için değil, sadece başarmak için ya da başarısız olmamak için uğraşırlar.
Herşey Doğru Tutumla Başlar - Taner ÖzdeşOysa gerçek Özsaygıya sahip kişi inisiyatif alır ama saldırgan değilidir. Her türlü savunmacı kişilik yüksek egoya sahiptir. Hayatlarını dolu dolu yaşayamazlar, yakın ilişkilerde sorun yaşarlar.
Özgüven, kendinizi tanımanız, kabul etmeniz, zayıf ve güçlü yanlarınızın farkına varmanız ve kendinizi olduğu gibi sevmek ve koşulsuz güvenmenizdir. İnsanı diğer canlılardan ayırt eden temel özelliklerinden biri kendinin farkında olmasıdır. Kendisine bir kimlik oluşturması ve daha sonra bunu sevip sevmediğine karar vermesidir. Kendinize ait kimi özellikleri red ediyorsanız, ruhsal yapınız bundan zarar görecektir. Aynı anda bu kendinizi red etmeniz anlamına gelecektir. Sosyal, akademik ya da işte daha az risk almanız, insanlarla karşılaşmaktan, bir iş görüşmesi yapmaktan ya da başarısızlık olasılığı olan herhangi bir durumdan kaçınırsınız. Kendinizi ifade etmek, başkalarından yardım istemek, eleştiriye karşı kendinizi savunma konularında yeteneklerinizi sınırlarsınız. Kendinizi daha çok yargılamamak ve reddetmemek için çevrenizle aranıza koruyucu duvar örer, savunmalar geliştirirsiniz. Öfke, mükemmellik, başkalarını suçlama, alınganlık sürekli yaşayacağınız savunmacı ve saldırgan davranışlardır.
Yapılan araştırmalarda, anne ve babanın çocuğu üç dört yaşına kadar yetiştirme biçimi, çocuğun erken yaşlarda özgüven becerisini belirler. Diyelim ki liseyi bitiremediniz, boyunuz kısa, anneniz sorunlu biriydi, varoşlarda yaşamaktasınız veya 45 kilo fazlanız var. Bunların bazılarını değiştirebilirsiniz ama hepsini değiştiremezsiniz. Bu durumda, özgüveniniz yükseltdikçe koşullarınızda da iyileşmeler olacaktır. Kendinize verdiğiniz değeri belirleyen diğer etken ise: “Düşüncelerinizdir”
Bununla ilgili 100 taksi şöförü ve 100 banka müdürü üzerinde yapılan bir araştırmada “Kimi banka müdürleri, şimdiye kadar çoktan genel müdür olmalıydım, şube müdürlüğü de iş mi! “ diyerek kendi benlik değerlerini katleder. Öte yandan kimi şöförler de, “Taksi şöförüyüm. Eve ekmek götürüyorum, çocuklarım okulda başarılı. Her şey yolunda.” diye düşündükleri için kendilerini iyi hissederler.
Özgüven insanın kendi olumlu özelliklerini bilmesinden ibaret değildir. Kendine ve başkalarına karşı kendini yargılamayan ve kabul eden bir tutuma sahip olmayı da içerir. Olumsuz iç konuşmalar “iyi değilim,” “kötüyüm” “ sakarın tekiyim“ ya da “değersizim” duygusu. Mükemmelliyetçilik bu duyguyu örtmenizi sağlar. Bunun dışında başarısızlık ve reddedilme korkusu, öfke, suçluluk ve düş kırıklığı (alınganlık) da kişinin özgüveninin ve özsaygısının düşük olmasından kaynaklanır. Tutum, davranışla anlatılan ve içten gelen bir duygudur. Tutum çoğunlukla vücut diliyle ve yüz ifadelerimizle anlatıldığından bulaşıcıdır.
Şu öykü çok hoştur: Çocuğun sorun yaratıp durduğu günlerden biridir. Annesi onu azarlar ve sonunda “Oğlum şimdi git o sandalyeye ve hemen otur!” Küçük delikanlı sandalyeye gider ve oturur ve şöyle der: “Anne, dışımdan oturuyorum, ama içimden hala ayaktayım.” Psikolog James Allen “Kişi , içinde hareket ederken dışında hareketsiz duramaz.”
Çocukların çoğunun psikolojik sorunları anne-babalarından ve akranlarından yeteri kadar kabul edilmemelerinden ve onay görmemelerinden kaynaklanır. Anne babalar çocuklarına özen göstermedikçe ve uygulamadıkça çocuklar kendilerini değersiz görerek kendilerine güvenmeden büyüyeceklerdir.
Dünyanın size iyi davrandığını düşünüyor musunuz? Dünyaya karşı olan tutumunuz mükemmelse mükemmel sonuçlar alacaksınız. Dünyayla ilgili şöyle-böyle hissediyorsanız bu dünyadan alacağınız karşılım ortalama olacaktır. Dünyayla ilgili olumsuz duygular beslerseniz yaşamdan yalnız olumsuz yanıtlar aldığınızı hissedeceksiniz – John Maxwell.
Tutumumuz, başarıp başarmayacağımızı belirleyen başlıca güçtür. Bazılarına göre tutum her fırsatta bir zorluk getirir; başkalarına göre de her zorluk da bir fırsat getirir.
Altın Kural “ İnsanların nasıl davranmasını istiyorsan, onlara öyle davran.”
Buna inanmanız için şu 3 ilkeyi kabul etmeniz lazim:
Yaşamın tüm nimetlerinin bize sunulmuş olduğuna inanmanız,
İnsanlara yardım ve hizmet etmeye yönelik bir tutumunuz,
İlişkilerinizde sevginin egemen olmasidir.
Mesleğinizde başarılı ve etkin olmanız için bu üç bileşenden her biri önemlidir.
Bu konuda söylenen önemli sözleri sizlerle paylaşmak isterim:
"Başarının formülünün önemli bileşeni insanlarla birarada yaşamayı bilmektir.” – Teddy Roosvelt
“ İnsan ilişkileri becerisine sahip birine diğer her türlü yeteneğe sahip olan insandan daha fazla para öderim.” – John D. Rockefeller
“ Bir yöneticinin sahip olduğu diğer bilgiler fark yaratmaz; insanlarla birlikte sonuç alma yeteneği yoksa bir yönetici olarak değersizdir.” – J. Paul Getty
Tutumunuz başkalarına öncelik ve değer verdiğinizde ve insanları önemli gördüğümüzde bakış açımız onların bakış açısını yansıtır . Diğer insanların ayakkabılarında yürümedikçe ve yaşamı onların gözlerinden görmedikçe başka bir arabaya çarptıktan sonra arabasından sinirli bir şekilde fırlayan adam gibi oluruz: “Sürdüğün yere baksana!” diye bağırır “Bugün çarptığım dördüncü arabasın!”
Önemli olan başınıza ne geldiği değil, başınıza gelene nasıl tepki verdiğinizdir. Nazi toplama kampından sağ çıkmayı başaran Viktor Frankl şöyle diyor: “ İçinde bulunduğu koşullar ne olursa olsun tutumunu seçebilmesi, insanın en son özgürlüğüdür.”
Din dersi öğretmeni küçük kıza sormuş “Seni kim yarattı?” . “ Tanrı benim bir parçamı yarattı” diye yanıtlamış. “Ne demek Tanrı senin bir parçanı yarattı?” diye sorar şaşıran öğretmen. “Yani, Tanrı beni oldukça küçük yarattı, geri kalanını ben kendim tamamladım.”
Tutumlarımız deneyimlerimizle ve onlara nasıl tepki vermeyi seçtiğimizle belirlenir. “Önemli olan başımıza gelen değil, içimizde olandır!” Hiçbir şey kişinin içindeki duyguları değiştirmeden dışındaki hareketleri değiştirmek kadar zor değilidir. “İnsan ne olduğunu düşünüyorsa odur.” İnsan kendi duygusal sınırlarının dışına asla çıkamaz.
Edward de Bono insanı şöyle tarif ediyor : “ İnsan, doğası gereği korkak, güvensiz, hırslı, saldırgan, anında ödüllendirmeye istekli ve grup baskısı karşısında hemen boyun eğmeye meyillidir. İnsan kendi doğasını değiştiremez belki, ama onu kontrol etmeyi öğrenebilir. “
Her zaman ne tür bir ruh hali içindesiniz? İnsanın olumlu bir tutuma sahip olması, daima harika bir ruh hali içinde olması demektir; sabah uyandığınızda, aynanın karşısına geçtiğinizde, eşinizle ve çocuklarınız ile konuşurken, işe giderken, işe başlarken, patronunuzla ve mesai arkadaşlarınız ile konuşurken, müşteriniz ile konuşurken hangi tutum içindesiniz; olumlu mu ? Yoksa olumsuz mu?
İnsanın mutluluğu içinde hissetmesi olumlu tutuma doğru atılan ilk adımdır. Tutum, sizin seçiminizdir. Tutum, sizin duruma tepki verme tarzınızdır. Belli bir tutumunuz var ise, nasıl bir seçim yapacağınızı ve nasıl bir tepki vereceğinizi bilirsiniz.
Jeffrey Gitomer - Evet Tarzı!Jeffrey Gitomer, ”Evet tarzı” kitabında şöyle diyor: “Olumlu tutumun içinizde olup bitenlerle ilgili (kendi eylemleriniz ve tepkilerinizle ilgili düşünceleriniz) olduğu gerçeğini anladığınız zaman, kendinizi dünyanın en önemli insanı olduğunuzu anlamanız Evet! tarzına giden yolda atacağınız çok önemli bir adımdır. Bazı insanlar olumsuz olmaktan hoşlanır. Bu insanlarda (eleştirmek, suçlamak, ve saldırmak) kendilerinden hoşnut olmanın bir ifadesi biçiminde kullanılır.
Mutlu olmak ve mutlu yaşamak istiyorsanız, yapmanız gereken çevrenizdeki her insanı değerli görmek, yardımcı olmak, sevindirmek ve onlar için iyilikler yapmaya hayatınızda öncelik vermek gerekir.
Dünyada yaşayan her insanın konumu ne olursa olsun şu 4 konuda sınırsız güce sahiptir:
Elinden gelenin en iyisini yapma gücü, “Bu daha iyi nasıl yapılır?” diye düşünmeliyiz.
Tanıştığınız tüm insanlara örnek teşkil etme yoluyla ilham verme, etkileme, onları yükseltme gücü,
Olumsuz şartlarda olumlu değişikler yaratabilme gücü,
Diğer insanlara saygılı davranarak, takdir ve şefkatle davranarak örnek bir kültür yaratma gücü..
Hayata her zaman pozitif bakmayı alışkanlık haline getirmiş bir kişiyim, bunu tanıştığım ve karşılaştığım her insana sıcak bir gülümsemeyle ifade ederim. Her zaman kendimi geliştirmeye, yeni insanlarla tanışmaya, olumsuz her türlü eleştiri, suçlamadan ders çıkarmaya çalışırım. Sonuçta her zaman bilirim ki “bir şeyi olumlu veya olumsuz yapan benim ona karşı tavrım ve tutumdur. Herhangi bir şeye karşı vereceğim tepkiyi seçmekte özgürümdür ve bunu mümkün olduğu kadar olumlu yönde kullanmaya gayret ederim.
John Maxwell‘in şu muhteşem sözleri ile yazımı bitirmek istiyorum: “Yaşamın rüzgarları bizi sarsar ve yolumuzdan çıkararak amaçlarımızı gerçekleştirmemizi engellemeye çalışırlar. Düşünmemizi sürekli ayarlamalıyız ki doğru yaşayabilelim.”
İnanç, umut ve sevgi gibi, tutumlar da her engeli aşabilir. Bu gerçeği anladıktan sonra sizi tutumunuzun denetimini elinize almaya ve gereken değişikliklere başlamaya davet ediyorum.
Sevgilerimle,
Taner Özdeş
Geri
Comments powered by CComment