İlişkiler Neden Sürmüyor?

Bu yazıyı Banu Çakar ile birlikte yazmaya karar verdik. İlişki konusu her zaman ilgimi çekmiştir. Amaç bir erkek ve kadının ilişki denince ne anladığı, o kişi için ne ifade ettiği ve ilişkilerin sürdürülme ve sürdürülememe hallerine değinmek, bunları birlikte ortaya çıkarmaktı. Bu yazının temeli keyifli ve sinerjik tanışma yemeğimiz sırasında atıldı. Yazılarını ve sosyal medyadaki yorumlarını beğendiğim için Banu ile tanışmak istemiştim. Banu bir İnsan Kaynakları yöneticisi. Aynı zamanda Banu da, ben de blog yazarıyız. İkimizin de insan kaynakları, eğitim, gelişim gibi alanlarda benzer düşüncelerimizin olduğunu fark ettik. Bu yazıda da bizce ortaya çıkacak en önemli öğreti, ilişkilerin kadın ve erkek gözüyle tanımlanması, bakış açılarının sergilenmesi, benzer veya farklı olan noktalarının ortaya çıkması olacaktır. Bu yazı konusu itibarıyla da genel bir sorun olması açısından dikkat çekici ve her zaman varolan bir tema olduğu için de bizce eğlenceli oldu.

Umuyoruz sizde bu konu hakkındaki görüşlerimizi yazdığımız bu ortak yazımızı keyif alarak okursunuz. Bu arada da kendi ilişkilerinizi, ilişkilere bakış açınızı, varsa çıkmazlarınızı, problemlerinizi ve hepsi için çözüm yollarını düşünebilirsiniz.

(Kendinizi en çok bir ilişki içindeyken tanırsınız.)

Taner Özdeş : İnsan sosyal bir varlıktır. En azından sağlıklı bir insan için sosyal olmak, yemek ve içmek gibi bir ihtiyaçtır. Sevmek ve sevilmek de bir ihtiyaçtır. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde kişinin kendisini gerçekleştirmesi için bir ilişki yaşaması gereksinimdir.

Banu Çakar : Aşk yüzyıllardır yaşandı ve konuşuldu. İlişkiler masaya yatırıldı, analiz edildi. Biz yokken de böyleydi, biz yok olduktan sonra da böyle olacak. Ona inanıp inanmamanız, kabul edip etmememiz, ömrü 3-5 yıl dememiz Aşk'ın ne umrunda oldu ne de olacak. Bizim varlığımız Aşk’ın bakiliğini asla etkileyemeyecek.

Taner Özdeş : İnsan’ın tüm hayatını 0-6 yaşları arasındaı anne ve babasından aldığı sevgi, güven ve saygi belirler. Bir çocuk bunu yeterince alamamışsa, hayatı boyunca bunun eksikliğini, kızgınlığını gidermek için farklı yöntemler geliştirir.

Kendimiz dışında birisini sevmemiz veya sevebilmemiz için, öncelikle kendimizi kabullenmemiz ve sevmemiz gerekir. Kendimizde olmayanı başkalarına veremeyiz .

“İlişki” iki insan arasında anlamlaştırılmış bir bağ veya birlikteliktir. İçinde bir çok husus barındırır; en önemli sayabileceklerim ortak zevk, hobi, geçmiş, yaşam, iş, hayal ve hedeflerdir. Bunun dışında ise sevgi, aşk (bana göre daha derin ve komplike) ilişkileri insanlar yaşar. Gerçek sevgi için bunların hiçbirine ihtiyaç duymayız; anne, baba, kardeş, çocuk…Her ne kadar bu tür ilişkilerde bile günümüzde ciddi sorunlar yaşansa, bu ilişkilerin menfaat içermediği, saf ve karşılıksız olduğunu düşünüyorum.

Banu Çakar : Bir insana bakınca onun bütününü görmüyorsunuz sadece yüzeyi görüyorsunuz. Sadece dışarıdan görünenler ve sizin görebildikleriniz ile karşınızdaki kadını veya erkeği tanıyabilmeniz mümkün değildir. Bunu sırf rengi için bir arabayı beğenmeye ve almaya benzetebiliriz. Kapağını kaldırıp kaportaya bakmadınız, kapısını açıp içine bakmadınız. Belki içinde motoru eksik veya başka bir şeylerinde sorun var, belki içi dışından çok daha güzel. Bilemezsiniz. Sonuç olarak sadece onu beğendiğiniz rengi hiçbir işe yaramayacaktır. Tıpkı beğendiğiniz veya aşık olduğunuz insandaki endam, saç, kaş, göz...vs gibi. Beğenmek yüzeyseldir. Bir insanla beraber yaşarken o insan uçsuz bucaksızdır ve bu önemsiz ufak detaylarda eninde sonunda anlamsız hale gelir. Hiç anlaşamadığınız bir kadının veya erkeğin saçı, kaşı, gözü için nereye kadar dayanabilirsiniz ki?

İnsanların çoğunluğunun sandığı gibi aşk biyolojik bir dürtüden ibaret olup, sadece sözde kimyadan kaynaklanmıyor. Kimyanızdaki ufak bir değişiklik aşkınızın yok olmasına mı yol açacak? O zaman sizin yaşadığınız aşk değildir. Aşk, bilincinizden doğar. Sadece bedeninizden değil. Bedeninizle anlamlandırdığınız tutkunuz gerçek anlamından uzaktır. Tutku bedeninizden kaynaklanırken, aşk bilincinizden doğar ve beslenir. Ancak insanlar ilişkilerinde, kendi bilinçlerini ve bilinçaltlarını tanımadıkları için birbirlerini de hakkıyla ve gerçeğiyle tanımaz, tanıyamazlar ve bir şekilde güzel başlamış olan hoş tanışmalar, koklaşmalar yerini yanlış anlamalara, yetersiz iletişime, yıkıp dökülen hayal ve ümitlere bırakır. Genellikle de geride bir an aşk sanılmış olan tutkulu bedensel dürtüler kalır.

M.Mungan’ın zevkle okuduğum son kitabı Aşkın Cep Defteri’nde şöyle yazar: “Aşk bizi adalet duygumuzla yüzleştirir. Üzerinde düşünülmüş bir aşk, üzerinde düşünülmüş bir hayat demektir aynı zamanda. Hayatın hiç bilmediğimiz yönlerine ilişkin düşüncelerimizin önemli bir bölümünü hiç farkında olmadan aşka borçlanırız. Daha iyi bir insansam bunu aşka borçluyum.”

Çağımızda insanlar bilinçsizce yaşıyorlar. Ne dediklerinin, nasıl yaşadıklarının ve ne yaşadıklarının farkında değiller. Sadece birbirleri hakkında tahminlerde ve çıkarımlarda bulunuyorlar. Yaşananlar gerçek bir aşk ve ilişki halini alamıyor. İnsan gerçeklerle yaşamak zorundadır ve gerçekler tamamen farklıdır.

Taner Özdeş : En basit bir arkadaşlık ilişkisini ele alalım. Nasıl başlar? Okulda, mahallede, aynı yaşam alanında, seyahatte, işte vb bir şekilde planlanmadan başlar. Burada en önemli nokta bu kişilerin birbirlerini sıkça görebilmeledir. Kişi bunlardan herhangi birinde bir değişiklik yaşadığında ilişki önce zayıflar, sonra biter. Buna en güzel örnek “yaz aşklarıdır”. Başlaması ve bitmesi tesadüflere dayanır. Derin değildir.

Bunun dışında menfaat ilişkileri vardır. Burada menfaati negatif olarak kullanmıyorum. İki kişi arasında ortak bir şey olması gerekir. Örnek : Birlikte spor yapmak, maç seyretmek, seyahat etmek, briç oynamak, müzik çalmak, aynı kulübe gitmek. Burada ilişkinin temelini yapılan aktivite oluşturur. Kişi ile geçirilen zaman aktivite dışında yüzeyseldir .

Aşk , beğenmek , cinsel tutku…Bu tür ilişkiler ise cinsel veya fiziksel çekicilik ile başlar. Sevgiye de dönüşebilir. Sevgiye dönüşmezse süresi bir yılın altında kalır. Çoğu insan bu şiddetli tutkuyu farklı algılayıp, hemen evlenmeye kalkar. Sonuç hüsrandır. Sorun kişiler birbirini tanımıyorlardır. Tutku bitince ilişki biter. Burada ortak nokta hayvani dürtülerdir.

İlişki içinde duygu olmalı mıdır? Hem evet, hem de hayır. Hangi tür bir ilişki yaşıyorsunuz? Daha önce bahsetmiş olduğum ilişki türüne göre değişir. Kendimize sormamız gereken soru :

“Bu ilişkiden ne bekliyoruz? Bu ilişkiye yatırım yapmak istiyor muyuz? İlişki bizim açımızdan ne kadar derin ve samimi?”

Banu Çakar : Aşkın kendisi bir onurdur, saygınlığın ta kendisi aşk’tır. Bunu anlayamamak insanın kendisinden kaynaklanan bir problemdir. İki insan biraraya gelince gerçekler çakışır ve dışardaki şeyler anlamsızlaşır. O insanı daha iyi tanıdıkça daha çok korkarsınız çünkü o zaman o insanın deliliğini görmeye başlarsınız, o da sizinkini görür. İkiniz birden aldatılmış gibi hissedip öfkelenirsiniz. Birbirinizden öç almaya başlarsınız sanki ortada bir aldatma veya kazıklama varmış gibi...Aslında kimsenin aldattığı filan yok her ne kadar herkes aldanıyor olsa da...Ve sorun şudur, bu iki insan birbirlerini tanımadıkları için beğendiler. Bilinmeyen çekici geldi. Şimdi tanıyorlar. Bundan sonra ne olacak? Aşk varsa o insanı tanıdığınız için daha fazla seversiniz. Tanıdıkça daha çok bilmek istersiniz, hayatını, huylarını, sevimlilikleri-sevimsizliklerini, gözündeki yaşları, kahkahasını...herşeyini bilmek istersiniz. Gördüklerinizi sizi ürkütmez aksine o kapıyı açmak, o tünele girmek için dayanılmaz bir istek duyarsınız. Aşk varsa sürer. Yoksa yokolur gider. Dolayısıyla bir çok aşk benzeri türevleri bunu yaşayamaz. Sorun aşk değildir, asıl önemli nokta sizin neyi, ne kadar fark ettiğinizdir.

Kadının ve erkeğin kök korkuları ne kadar aktifse ilişkinin başlama anından itibaren yaşanan kısa bir zamanın sonunda (bu süre yaklaşık 1,5-2 ay civarıdır) herhangi bir an’da aktive olacak ve birbirine çarpan iki sarkaç misali birbirlerine çarpıp uzaklaşacaklardır. Bu korkular güvensizlik, değersizlik, aldatılma-kıskanma, kendimizle yüzleşme, hatalı temelimizle yüzleşme, sevgi, tutku, kayıp, başarısızlık, bağlılık, adanma, ölüm korkusu..vs. olabilir. Bu iki cinsin de çok güzel veya yakışıklı olmasına bağlı değildir. Fakir veya zengin olmalarına veya iyi eğitimli olmalarına da bağlı değildir.


C.Kasl "Buda Aşk Olsaydı" kitabında, her hikaye korkudan beslenir der. Düşünmekle, ilişkinin başındaki o uçurumun aşılması neredeyse imkansızdır. Yaşamadan anlamlandırmaya çalışmak hatalı bir davranış olacaktır. Sadece düşünün, bir uçaktasınız, sırtınızda paraşütünüz var ve boşluğa atlamalısınız. Düşünerek atlayamazsınız. Sadece "Atlarsınız". Hatta belki atlamazsınız hayatınız boyunca kulağınıza fısıldayan "keşke" yi dinlemek zorunda kalırsınız. Bu daha acı verici olmaz mı?

Taner Özdeş : İlişkilerin boyutunu anlamak için kişinin kararlarina bakmak lazım : Kişi hafta sonlarını kimlerle geçiriyor? Kimlerle seyahat ediyor? En çok kimlerle zaman geçiriyor?

Benim açımdan ilişkiler üçe ayrılır :

Menfaat ve ortak hobi ilişkileri ( iş, spor, hobi ..)
Dostluk ve arkadaşlık ilişkileri ( hoşlandığım ve keyif aldığım insanlar, bunlar en yakın arkadaşlarım olmayabilir)
Sevgi dolu ilişkiler ( aile, eş, çok yakın arkadaşlar)
Üç kategoriye bakınca, en özel zamanlarımı üçüncü gruptkilerle, en az zamanı ise grup birinci gruptakilerle geçirdiğimi görüyorum. İkinci gruptakile ise bana yaşam enerjisi veriyor ve hayatıma renk katıyor. Bu kişileri hayatımda çok kısa sürede tanımama rağmen birlikte olmak bana büyük keyif veriyor. Yeni insanlar ile tanışmak ve paylaşamak, en büyük tutkum!

Bir ilişkinin sağlam temellere dayanması için gerekli olan en önemli şey iki tarafa da bu ilişkinin duygusal anlamda eşit olması gerekir. Kişilerin birbirlerini öncelikle tanımaları, sonra yargısız kabullenmeleri ve uzun vadede geliştirmeleri gerekir. İçinde karşılıksız verilen bir sevgi, saygı ve o kişiyi mutlu etme isteği olmalıdır.

Banu Çakar : Kadın ve erkek için ilişkideki bazı an’lar kök korkuları tetikler. Örneğin bu bağlanma korkusu olan bir erkeğin duygu ve düşüncelerini paylaştığı bir anda tetiklenebilirken, değersizlik korkusu olan bir kadın için de sevdiği erkekle beraber olduğu bir zaman sonunda tetiklenebilir. Bu örnekleri gayet rahatlıkla çoğaltabiliriz. Hatta şimdi sizde sizinkileri düşünmeye başlamış olabilirsiniz. Veya kadının ve erkeğin birbirinin aynı temel korkuları olabilir. İlişkinin başlarında (-ki iki tarafta yeterince farkında ve bilinçli değilse, iletişim sorunları varsa, duygularını gizliyor veya yine korku ile ifade edemiyorlarsa-) kendisini gösterecektir. Böylece bu sürdürülebilir bir ilişki olamayacaktır. Birbirlerinden uzaklaşacaklardır.

Taner Özdeş : Günümüzde teknoloji, Internet , hızlı yaşam, sosyal medya, sürekli tüketim , temel kadın ve erkek değerlerininb değişmesi ve yalnız kalma korkusu insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Dünyada maddiyet önem kazandıkç a ilişkiler sığ, samimiyetsiz ve sadece ortak menfaat veya tutku amaçlı yaşanmaktadır. Bizi gerçekten dinlemek isteyen , değer katmak isteyen, bizi biz olduğumuz için seven insan saysısı hergün azalmaktadır. İnsanlara sorulduğunda güvendikleri ve hertürlü sorunu anlatabilecekleri, paylaşabilecekleri arkadaş sayısı 3-5 rakamlarla tanımlanmaktadır. Facebook’da ise 130 arkadaşı üzerinde olan kişilere sosyal kişi denmektedir .

Banu Çakar : İnsanlar günümüzde ilişkilerin dilini değiştirdiler. Aşık olmak değil hoşlanmak/beğenmek, sevişmek değil seks yapmak, bağlılık/sadakat değil eşlik etme/herhangi bir söz ve taahhüt vermeme gibi kavramlarla yer değiştirdi. Söz ve taahhüt içeren her kelime yerini kolay ve herhangi bir söz verme zorunluluğu olmayan kelimelerle değiştirdi. Aşk, söz verme ve birliktelik özelliği taşır. Hoşlanmak demek aşk demek değildir. “Ben senden hoşlanıyorum” dediğinizde kendinize dair bir şey söylersiniz. Hoşlanmak ve sevmek birbirinden farklıdır. Biri geçici bir hali diğeri daha ruhsal halinizi ifade eder.

İlişkilerin sürdürülememesinin bir diğer nedeni daha karşıdaki insanı anlayıp, olduğu gibi kabullenememektir. Anlayış göstermemek, hoşgörülü olmamaktır. Anlayıp kabullenmek sürekli bir tanıma halini beraberinde getirir. Karşınızdaki kadının veya erkeğin en derin hislerine, en hassas duyarlılıklarına ulaşmaya çabalarsınız. Çözmeye çalışırken kendi bilincinize de yolculuk yaparsınız.

Taner Özdeş : Vermemiz gereken karar çok sayıda anlamsız, hızla tüketilen ilişki yaşayacağımız bir dünyada mı yoksa daha samimi, sıcak , sevgi ve saygıya dayalı menfaatsiz bir dünya da mı yaşamak istiyoruz?

Dünya hergün daha olumsuz hale gelse de, seçimlerimizi çevremiz değil biz veriyoruz. Önemli olan sizin bu konudaki ilke ve değerleriniz .. Dünyayı daha dostane, sıcak, samimi ve sevgi dolu yapmak her birimizin sorumluluğu..

Banu Çakar : Aşk bir insanın kendine yapacağı yolculuğun en güzel yol arkadaşıdır. Tanımadığımız insana aşık oluruz. Bu sırada da hem kendimizi hem aşık olduğumuz insanı tanırız. Kendinizi en çok bir ilişki içindeyken tanırsınız. Bu yolculuk sırasında ne istediğini bilmek çok önemlidir. Nasıl bir ilişki içerisinde mutlu olabileceğinizi iyi düşünmeli ve tariflemelisiniz aksi taktirde istekleriniz dışında yer alabileceğiniz her türlü ilişki sizi mutsuz edecektir.

İlişkilerde sorun çıkaran aşkın kendisi değildir Ego'dur. İnsanlar yaşadıkları ilişkilerle aynı şeyi tekrarlıyorlar. Bir çok insanın yüzüne bakın mutsuzdur, sevmek ve sevilmek istiyordur yada sevgilisinden/eşinden ayrılmıştır acı çekiyordur. (-Aynı zamanda mutsuzlukta çok fena değildir insanın içindeki yaratıcılığı besler. Tabii ki bu hal içinde çok fazla kalınmadıkça-) İnsanların bu benzer sıkıntıları çekmelerinin nedeni şudur: İnsanlar gerçeği bilirler. İçlerindeki özbilgi ve iç ses bir yerlerde hata yaptıklarını söyler. Ancak aynı kör ilişkilere girer ve çıkarlar. Bu tekrar hali de insanların canını sıkar ve onların mutsuz tatminsizler ordusu için yer almalarına yol açar.

Günümüzdeki ilişkiler için en tehlikeli tehtidlerden biri de hedonizm’dir. Keyfe/Zevke düşkünlük olarakta tarifleyebileceğimiz hedonizm, insanları verimli, kalben ve ruhen tatmin oldukları ilişkilerden uzak tutmaktadır. Gerçek ilişkiler kısa zamanda başlayıp bitmez, sadece cinsellik içermez, içinde paylaşımcı bir sürekliliği vardır çünkü bu konuda aynı öz paralelde birleşmiş kadın ve erkek tarafından yaşanır. İçinde duygu, destek, sıcaklık, empati, anlayış ve gerçekler vardır. İki insanın sevgi nedeniyle de bir arada olmasının ve uzun yıllarca kalmasının da kolay olduğu iddia edilemez. Her sürdürülebilir başarı gibi, doğru tutum ve davranışlar, istikrar, azim, tutku, emek, güven, iyiniyet ve sabır gerektirir.

Hiç kimse mükemmel veya kusursuz değildir. Ne kadar güzel/yakışıklı, varlıklı, iyi yetişmiş, gelişmiş, eğitilmiş ve tamamlanmış olsa da hiç kimse mükemmel veya kusursuz değildir. Mükemmel olmaya çalışmak da beyhude bir çabadır. İçten olmak, ilişkilerdeki bir çok çözümsüz gözüken konuyu çözebilecek güçtedir. Kaldı ki, en zoru da insanın tüm kusurlarına ve hatalarına rağmen yine ve yine içten olmayı başarabilmesidir.

Aşk, sana olan inancını hiçbir zaman kaybetmedi.

Sen, ona olan inancını kaybettin.

Şimdi onu bulmalısın.

 

Banu Çakar’a bu güzel ve anlamlı yazıda bana eşlik ettiği için teşekkür ederim. Umarım keyifle okumuşunuzdur...

 

Sevgilerimle,

Taner Özdeş

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

  • dummy0532 255 97 82

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara