Nezaket ve Saygı Kuralları!

Bir gün facebook’da bir elektronik posta aldım. Bir okuyucum maillerine ve telefonlarına geri dönüş konusunda çok sıkıntı yaşadığını, bu yüzden bu konuda benden bir makale yazmamı rica ediyordu. Düşündüğünüzde aslında bu konunun ne kadar önemli olduğunu anlarsınız. Günümüzün bilgi çağında genelde iletişim yüzyüze yerine cep telefonları ( kısa mesaj) veya Internet ( elektronik posta, MSN, facebook, twitter) üzerinden yapılıyor. Günlük hayatınızda, iletişiminizin ne kadarını yüz yüze, ne kadarını elektronik mecralar üzerinden yapıyorsunuz? Tahmin edeyim; daha çoğunlukla elektronik ortamı kullanıyorsunuz değil mi?

Bu da çok önemli bir iletişim sorununu ortaya çıkarıyor; mesajlara veya cevapsız aramalara geri dönmek! Kişilere ulaşamadığımızda sesli veya text mesajı bırakıyoruz. “Beni müsait olduğunda ararmısın” veya “Cevapsız arama” (missed call) şeklinde mesaj alan kişi, aradığınızı görüyor. Bu kişinin nezaketen size müsait olduğunda geri dönmesi gerekiyor. Ama , gerçekte öyle mi? Geri dönülmeme sorunu sizin de başınıza geliyor mu? Yolladığınız elektronik postanıza, ses mesajı olarak bıraktığınız mesajlara veya aradığınız kişilerin asistan veya sektereterlerine bıraktığınız mesajların yüzde kaçına insanlar geri dönüyor? Bu yazıma “yorum yazarak” bu verileri benimle paylaşırsanız çok sevinirim, bu şekilde bu problemin günümüzde ne kadar önemli olduğunu somut olarak ortaya çıkarmış oluruz.

Bir kişi neden mesajlarına veya emaillerine geri dönmez? İstemediği için, tekrar arayacağınızı düşündüğü için, umursamadığı için veya unuttuğu için. Ben bu konuda oldukça hassas bir insanım. Beni arayanlara, eğer yurtdışında bir seyahatte değilsem, aynı gün dönmeye çalışırım. Hayat felsefem insanları sevmek, değer vermek ve saygı duymak olduğu için bunu eylemlerim ile de uygulamaya özen gösteririm. Telefonunuz sessizde olabilir, toplantıda veya meşgul olabilirsiniz veya o anda telefonunuzu açmanız uygun olmayabilir. Bunların hepsi kabul edilebilir mazeretler, ancak daha sonra geri dönmeniz şartı ile. Bunun dışında mesaj kutunuza bırakılan mesajlara (cep veya sabit telefonunuza), sekreterinize bırakılan mesajlara ve elektronik postalara dönmemenizin bir özürü olamaz. Bunun adı saygısızlık veya umursamazlıktır - kısaca karşınızdaki kişiye değer vermemenizdir. Bu karşınızdaki insanın kendisini değersiz hissetmesi anlamına gelir.

Markette sırada beklerken birisi önünüze geçtiği zaman veya otobanda araba kullanırken emniyet şeridinden gelen bir araç önünüze geçtiği zaman ne hissedersiniz? Öfke, kızgınlık vb. Neden? Bunu yapan kişinin size değer vermediği veya saygı göstermediği için olabilir mi? Birisinin mesajlarına geri dönmediğinizde de o kişi aynı duyguları yaşamaktadır.

Bazı kişilerin egoları o kadar yüksektir ki geri dönmemeyi, geç dönmeyi marifet olarak görürler; kendilerinin o zaman daha önemli olduğunu düşünürler. Bu nedenle birden fazla telefon sahibi bile olurlar veya sekreterlerine özel talimat ile herkesi bağlamamalarını bile söylerler..

Bu olayı farklı bir bakış açısı ile anlatmaya çalışayım: Sabahleyin evinizden çıktınız, asansöre bindiniz, asansörde başka birisinin olduğunu fark ettiniz. Nasıl davranırsınız ? Görmemezlikten gelirsiniz, tebessüm edersiniz, “günaydın “ veya “iyi günler” dersiniz, bunların hepsini sıcak bir şekilde söyleyebilirsiniz. Buna benzer durumları yolda yürürken de yabancılarla göz göze geldiğimizde yaşarız. Bu konuda bazı kültürlerde insanlar karşılarında kim olursa olsun “merhaba”, “nasılsınız”, “iyi günler” derken, ülkemizde çok nadiren insanlar birbirlerini selamlarlar.

Bir insana yapabileceğiniz en büyük kötülük, onu yok saymaktır. Ne demek istediğimi anlayabildiniz mı? İletişim çağında, bizi arayıp ulaşmaya çalışan insanlara geri dönmemek de insanlar tarafından aynı şekilde algılanır.

Saygı, başkalarına size davranılmasını istediğiniz şekilde davranmaktır. Bir kişiye, duygularımızla olmasa bile davranışlarımızla saygı göstermemiz her zaman mümkündür.

Saygı, bir insana, o insanın onuruna yaraşır şekilde davranmaktır. Saygı farklı derecelerde olabilir. Ancak hiç saygı göstermemek kabul edilemez bir davranıştır. Bir arkadaşınızı gördünüz, içinizden “merhaba” demek geçti. Gülümsediniz, ama arkadaşınız sizi görmezden (isteyerek veya istemeden) geldi.. O anda kendinizi nasıl hissedersiniz?

Elektronik postalara veya SMS ‘lere (kısa mesaj) geri dönmemek, bana göre daha vahimdir. Çünkü unuttum demeniz çok saçma olur. Eposta konusunda, almadım spam’e takılmıştır diyerek karşınızdaki kişiye karşı mahçup olmayabilirsiniz. SMS ‘e geri dönmemek konusunda ne diyebilirsiniz ki? Benim ısrarcı ve takipçi bir karakterim vardır. O nedenle mesajımı gerekirse (önemli ise) birden fazla gönderdiğim olur. Buna rağmen cevap alamadığım birçok vaka vardır; aynı kişiyi 5-6 kere aramama rağmen geri dönmeyen çağrılarım vardır. Bu konuda hassas olduğum için öfkelendiğim de olur. Terbiyesizlik, umursamazlık, saygısızlık, ne dersiniz deyin; insanı hiçe saymak bir insanın başka bir insana yapmaması gereken bir davranıştır. İnsanlara saygı göstermek ( sevgi değil) medeniyetin ilk şartıdır.

Telefonlarınıza geri dönülmediği oluyor mu? Ne hissediyorsunuz? Siz başkalarına yapıyormusunuz? Ben her telefonuma geri dönmeye özen gösteririm; tanımadığım numaralara bile geri dönerim. Çevremdeki bazı kişiler ise, büyük egoları ile, ben tanımadığım telefonlara prensip olarak geri dönmem, der. “Neden?” Bu konuda yorum yaparsanız sevinirim. Bir başka saygısızlık örneği; kişiyi aradığınızda telefonu açar, ama müsait değilim, hemen seni geri arayım, der. Sonuçta geri aramaz! Bu tür davranışlar beni çıldırtır. Saygı ve insani değerler iç içedir.

Edward de Bono “ Olumlu devrim” kitabında, saygıdan şöyle bahsetmiş. Saygı, orta parmakla temsil edilmektir. Parmaklarınızı bitiştirdiğinizde orta parmağın diğerlerinden daha uzun olduğu açıkça görülür. Bu, size insanlara saygı göstermenin her şeyden önce geldiğini hatırlatmak içindir.

Nezaket kurallarında diğer ihmal edilen konular, kişilerin birbirlerini selamlaması, hatırını sorması, teşekkür etmesi, rica etmesidir. Bu konularda o kadar ihmaller vardır ki, o zaman o ülkede medeniyetten bahsedilemez. Nezaket kuralları, aileden ve çevremizden gelir. Bu kurallara riayet etmezsek, insani değerleri yok saymış oluruz. İnsanları sevmek zorunda değiliz, ama saygı göstermek (değer vermek) zorundayız. İnsanlara nazik, hoşgörülü, düşünceli, ve kibar davranmalıyız. Böyle davranmak bizi sadece daha iyi bir insan yapmaz, bizim çevremizde daha çok sayılmamızı, değer görmemizi, sonuçta daha çok sevilmemizi sağlar.

Günlük hayatımda “Lütfen, size zahmet olmıyacaksa, rica ederim, teşekkür ederim, çok mersi, ilginize teşekkür ederim, nasılsınız” kelimelerini sıkça kullanırım. Bunları kullanmak bende artık alışkanlık haline gelmiştir. Bu kelimeleri ne zaman kullansam, kendimi iyi hissederim. Birine, “Senden hoşlanmıyorum ama sana bir insan olarak saygı duyuyorum,” diyebilirsiniz.

Saygının dereceleri vardır. Birisine çok saygı duyarken, bir başkasına daha az saygı duyabilirsiniz. Bu, en azından, o kişinin insan olarak hak ettiği minimum saygı olacaktır.

Saygısız insanlar çevrelerinde bencil olarak görülür, sevilmezler, saygı duyulmazlar.
Çağımız iletişim çağıdır. İletişimde ileri gitmek, medeniyette ileri gitmek anlamına gelmez. Çevremize karşı ne kadar saygılı olursak, yaşadığımız topluma o kadar katkı sağlamış oluruz. Bu konulara daha dikkat ederek, çevrenizde daha çok sevilen, takdir edilen bir kişi olabilirsiniz.

Unutmayın, insanları sevmek veya hoşlanmak zorunda değilsiniz, ama saygı göstermek zorundasınız. Bunu da göstermenin en iyi yolu nezaket kurallarına uymak ve insanlara kendilerini değerli hissettirecek şekilde davranarak ve size ulaşmaya çalıştıklarında onlara en kısa zamanda dönmektir.

"Nezaketle dünyayi yerinden oynatabilirsiniz"- M. Gandhi

Sevgilerimle,
Taner Özdeş

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara