Uçak yolculuklarını hem sevmişimdir. Yanıma oturan kişi bir de iyi çıkarsa, o yolculuğa doyum olmaz. Bu sefer günübirlik Amsterdam’a gidiyorum. Sabah 5 uçağı ile gidip, 22 uçağı ile döneceğim. Kısacası uçakta uyumam lazım. Tüm gün toplantıda olacağım, o nedenle enerjiye ihtiyacım olacak
Koltuğuma oturdum, yanımdaki koltuk boş. Ne güzel dedim, biraz uyurum, biraz da kitap okurum. Uçağın kalkmasına 15 dakika kala hostes yanıma bir yolcu ile geldi.Şansıma iri biriydi. Yanımdaki koltuğun boş kalmasından vazgeçtim de koltuğumda da sıkışacaktım. Kısa bir süre sonra yanımdaki yolcu ile konuşmaya karar verdim. Bir insan konuşunca bu kadar sempatik olur; hem konuşkan, hem hoşsohbet, hem de bir hikayesi olan başarılı bir iş adamı. Kılık kıyafetinden - kot pantalon, rahat bir gömlek - hiç kimse bir sanayici diyemez. Rahat tavırları, gülümseyen yüzü ile hemen karizmasını ortaya çıkarıyor. Kendimi tanıtıyorum. Satışın 10 Altın Kuralı kitabının yazarı olduğumu söyleyince başlıyor hikayesini anlatmaya:
“İsmim Aydın Topbaş.” Tokat’da manifaturacılık yaparak herşeyi öğrendim diyor, sonra İstanbul’a göç ediyor.Anlattığı şeyleri bugünkü satışcılar keşke uygulasa. “Bir gün mağazama fötr şapka almak için bir akademisyen geldi. Şapkayı beğendi ama ölçüsü kafasına bir numara ufak geldi. Kendisine şapkayı alıp eve gitmesini bir hafta içindeşapkanın genişleyerek kafasına tam geleceğini söyledim. İkna olmayınca, aşağıda depoya bir bakayım belki bir numara büyüğü vardır, dedim. Depoda şapka yoktu. Şapkayı aldım, dizime geçirip iki yanından çektim, şapkanın içinde belli bir esneme payı vardır, hemen kendini gösterdi. Hemen şapkayı alıp yukarı çıktım, istediğiniz şapkadan bir tane buldum, dedim. Denedi. Bak bu oldu, dedi. Basit bir yaratıcılık ile işi çözdüm dedi.
Bu iş adamının ikinci marifeti, tüm bayanların sütyen numaralarını gözüyle tahmin edebilmesiydi. Bu yeteneğimi o kadar geliştirdim ki, bir bakışta anlıyordum, dedi. “Bir keresinde arkadaşlar ile Almanya’da eğlenmek amacı ile masaja gitmiştik. Masaj yapan bayanların hepsinin ölçülerini bileceğime iddiaya girdik. Bütün bayanlarınkini tek tek bildim. Sadece bir tanesinin sağ ve sol göğsü farklı idi. Hemen ameliyatlı olduğunu anladım. Kendisine sorunca doğruladı.” Bu hikayeyi kahkahalar ile bana anlatıyordu. Bir taraftan bir saattir uçuyorduk, ama bu deneyimli iş adamından öğrenecek o kadar çok şey vardı ki, uyku tutmuyordu. Aslında o da uyumak istiyordu, sanırım o da beni sevmişti .
Aydın Bey daha sonra Tokat’tan İstanbul’a geliyor. Sonra Bursa’da hem zincir fabrikası, hem de ev tekstili üzerine iş kuruyor. Zincir fabrikası fikrini veren Kayseri’ye giderken tanıştığı başka bir işadamı. Kendisine bisiklet zinciri üretimi yapmasını söylüyor, sonrasında bu fikir sanayi zincirine dönüşüyor. 62 yaşındaki bu genç delikanlının, tanımadığı insan, gitmediği fuar yok.
En önemli özelliği gördüklerinden, duyduklarından girişimcilik fikirleri üretebilmesi. Bu bir yetenek. Neye odaklanırsanız o konuda başarılı oluyorsunuz. Bunun okul ile bir ilgisi yok. Hatta üniversite okumanın girişimciliği engellediğini bile düşünüyorum.
Üniversite mezunu değil, lisan bilmiyor, Allah vergisi cesaret ve girişimcilik ruhu, mükemmel dinleme yeteneği ve hafızası ve vizyonu var. Bu doğuştan olmalı. Sorunca bu yeteneklerin aileden geldiğini anlatıyor. Dedesi, babası, kendisi hayat okulundan mezun olmuş. Ben diyor “cesaretli biriyim, çekingen degilim, aklıma geleni kime olsun sorarım. Uçak yolculuklarında etrafımdaki insanlara pas atarım, eğer geri gelirse sohbet ederim, gelmezse kendi kendime oyalanırım” dedi.
Anlatmaya devam ediyor. Bir gün Bursa’daki fabrikama Çin’den Kanadalı bir işadamı geldi. Fabrikada üretmek yerine Çin’den ithalat yapmamı önerdi. Olmaz, dedim. Bu arada bu adamın çantası dikkatimi çekti. Meraktan çantayı elime aldım, 35-40 kg ağırlığındaydı. İçinde sadece broşür vardı. Adama döndüm, bu çantayı senin yerine oğlum taşısın, ayrıca sana oğlumu yetiştirme karşılığında $ 1,500 da para vereyim, dedim. Bana döndü “Is your mother beautiful ? - Annen senin güzel mi “ dedi.
Bu olaydan bir yıl sonra telefonum çaldı. Kanadalı işadamı beni Kanada’daki malikanesine çağırıyordu. Gittiğimizde gölün kenarında muhteşem bir evde oturan bu mütevazi iş adamının tam tamına 7 tane çok lüks teknesi, evinin önünde duruyordu. Bana döndü ve dedi ki “ Yılda 3 ay ben çalışmam , tüm telefonlarımı kapatırım. Diğer 9 ay ise köpek gibi çalışırım..” Bu sözler aklımdan hiç bir zaman çıkmadı.
Eskiden mağazama gelen müşterilerden ürün 25 kuruş ise, 2.5 lira bahşiş alırdım, diyor. Nasıl yani diyorum. Radyo satardık, müşterilerim bunları rahat taşısınlar diye özel sap yaptırırdım. Bu sapları aldıkları radyolara takar, müşterilerden iyi bahşiş alırdım, diyor.
CNR ‘ın sahibi Ceyda Hanım’ın da çok iyi bir satıcı olduğunu, kendisini ne kadar hayır dediysem de, her defasında geri geldi ve beni fuarına katılmaya ikna etti, dedi. Yıllar sonra kendisini önemli bir grup devlet ve iş adamlarının önünde övmüşümdür, dedi. Kendisine sizce iyi satıcı kime denir, diye sordum. Sözlerini aynen aktarıyorum: “ Satıcı, pratik zekalı, atılgan, dışadönük, konuşkan , leb demeden leblebiyi anlayan, dış görünümü düzgün, karizmatik, azimli, dinlemesini bilen ve en önemlisi değişime açık olacak. “
Sözlerine şöyle devam etti : “Şimdilerde müşteriler sebatkar değil, kararlarını kendileri vermek istiyorlar. Satıcıların, ürünlere hakim olmasını istiyorlar. Biz, çantadan yetişen satışcıları tercih ederdik.”
Uçak yolculuğumuzun son yarım saatine girmiştik. Sohbete doyamıyorduk. Yanımızda sesi çıkmayan bir genç vardı. Onu da aramıza aldık. Adı, Ali Murat.
Burslu olarak İstanbul Üniverisitesi’nde Siyasal Bilimler okuyor. İleride diplomat veya Devlet Bakanı olmak istiyor. Babası otobüs şoförü. Lisan öğrenmek için Amerika’ya gidiyordu. Değişime bakın, otobüs şoförü babadan bu kadar başarılı, idealist bir çocuk. Bunları görünce ülkem için ümitleniyorum. Ali’yi sıkıştırdık. Pırıl, pırıl, kendini çok iyi yetiştirmiş bir delikanlı.
Üç nesil bir arada oturuyor ve sohbet ediyorduk; bu yolculuk benim için bir hayat dersi niteliğinde oldu. Aydın Bey o kadar dolu ki, Anadolu öykülerini, söz ve tabirlerini çok iyi biliyor. Ben mahçup oldum! Bunlardan aklımda kalanları paylaşmak isterim.
“Para ateşten bir gömlek”
”Para kazanmak değil, para tutmak önemlidir”
“Tekkeden süt çıkarmak”
“Yuvarlanan taş yosun tutmaz”
“Antep gözü ile sürmek”
“Ne kızı ver, ne dünürü küstür”
Ayrıca , Aydın bey, Uludağ Üniversitesi’nde “Girişimcilik” üzerine ders veriyor.
En sonunda ikimizde 15 dakika kestirme imkanı bulduk .Kendisine babam hakkımda bilgi verdim, ilgisini çekti, birlikte iş yapabiliriz, dedi. Yine fırsatları görmüştü.
Kendisi Amsterdam’da aktarma uçağı ile Newyork’a gidecekti. Kendisine Amsterdam havalimanında yardımcı oldum ve uçağın kapısına kadar eşlik ettim. Bana şu söylediği söz aklımda kaldı: “İnsanın kendi kafası yeterli değilidir.” Zamanında Henry Ford’un da kendisine basit bir tarih soran ve cevabını bilemeyince hayrete düşen gazetecilere verdiği söz aklıma geldi “ Ben herşeyin cevabını bilemem, ama herhangi bir bilgiyi bana getirecek kişiyi 5 dakikada bulabilirim. “
Girişimcilik Allah vergisi. Aydın Bey’e benimle paylaştığı tüm bilgi, tecrübe ve samimiyeti için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle
Taner Özdeş
Comments powered by CComment