- Doğum tarihi: Kasım, 1963...
- 18 yaş...Okumaya Amerika’ya gidiş...
- 22 yaş...Eşim Neylan ile evlenmemiz...
- 26 yaş...İlk oğlum Cem dünyaya geldi...
- 27 yaş...İkinci oğlum Emre dünyaya geldi...
- 35 yaş... Satışın 10 Altın Kuralı kitabım piyasaya çıktı...
- 37 yaş... Infonet’e Genel Müdür oldum...
- 47 yaş... Taner Özdeş Akademi’yi kurdum...
- 51 yaş... 50 Yaş Gözüyle kitabım çıktı...
- 53 yaş... Duygusal Zekâ kitabım çıktı...
- 57 yaş... Cem evlendi...
- 58 yaş...Emre evlendi...
Bunlar, yaşamımdaki eşikler ve mihenk taşları. Bunun dışında, yaşamımda önemli olaylar olmadı mı? Olmuştur! Zihnimde, etkisi ötekilere göre daha yüksek olacak kadar bir düşünce ve duyguya dönüşmemişler.
Dışa dönük, bazıları için “çok hareketli”, toplumsal, paylaşımcı ve yetinmeyen… En önemli değerlerim: “Dürüstlük, doğruluk ve samimiyet...” Ve bu değerlerimle de her zaman onur duymuşumdur.
Kendimi böyle de tanımlamak isterim.
Daha önce kitaplarımda yazdıklarımı tekrarlamak istemiyorum. Ancak, bir birey olarak olduğum noktaya gelmemi sağlayan iki önemli unsuru da açıklamadan geçmek istemiyorum.
- Aile sevgisi ve kardeşim Ayşe...
- Eşim Neylan, çocuklarım ve annemin her zaman dediği gibi olasılık etmenleri...
Çocukken, ailemle Roma’ya gitmiştim. Papa, halkla kucaklaşacaktı. On binlerce kişi meydanları doldurmuş. Annem, beni en öne götürdü. Papa’yı yakından göreyim diye. Papa’ya doğru iyice yaklaştık. Ve birden bir mucize oldu. Papa, on binlerce kişinin arasında beni buldu ve saçlarımı okşadı. Annem, bunun bir mesaj olduğunu ve yaşamım boyunca şanslı olacağımın bir işareti olduğunu söylemişti.
Kişisel gelişim bilgileri ile 1996 yılında tanıştım. “Kişisel gelişim” ne anlama geliyor?
Hiçbirimiz, doğduğu yerde değil. Sürekli değişen ve gelişen dünyamıza önce uyum sağlamaya sonra da kendimizi geliştirmeye hatta dönüştürmek için azim ve çaba gösteriyoruz.
Yaşamının başında çok farklı bir yaşam tarzına sahip biri, sonrasında çok farklı bir kişiye dönüşebiliyor. Yakın akrabam ve çocukluk arkadaşlarımdan bu tür dönüşümleri yaşayarak kendini dine adayan örneklerim de var. Bu bir “yeğleme” mi? Yoksa, bir çıkış bulamamanın verdiği bir kaçış ya da sığınma mı?
Kendime baktığımda, enerjimin bu kadar yüksek olmasına karşın çoğu alanda risk almamayı yeğlemişim. Kendimi savunmak ya da kabullenmemek üzere bunu erken yaşta evlenmeme bağlıyorum. Sorumluluk sahibi bir baba. Önceliği, kendini korumanın, gereksiz riskler alıp çocuklarının babasız kalmasına neden olmamaya veriyorum. İçimde, halen yapmak istediğim, cesaret edemediğim çok fazla etkinlik var. Örneğin, “paraşütle atlamak”, “Everest’e tırmanmak”, “Pilot olmak”. Daha çok şey sayabilirim.
Araba tutkumun olmayışı, motosiklet merakımın olmayışı da beni çoğunlukla şaşırtmıştır.
Çoğu girişimciye danışmanlık ve koçluk yapmama karşın, hiçbir zaman hesapsız risk almadım/alamadım. Bu kaygımı yenmek için bir arkadaşımın teklifi ile Türkiye’nin ilk fırsat sitelerinden birine ortak oldum. Tüm çabama karşın çeşitli iç ve dış olumsuzluklar nedeniyle işi kapatmak zorunda kaldım. Eşimle birlikte 60.000 Dolar batırmış olduk. Yine de içimden sevindim. Korkuya karşın ilerleyebilmiştim.
40 yaşındayken 50 yaş, 50 yaşındayken 60 yaş, haftaya da 60 yaşına girerken 70 yaş, “yaşlılık” olarak görünmemeye başladı. Çoğunlukla sağlık sorunları 80’lerde başlıyor. Genetik bir hastalığımız yoksa sağlıklı ve stresi yönetmiş biri, 90 hatta 100 yaşına kadar yaşayabiliyor.
100 yaşına kadar yaşamak ister miydim?
Bir tarafım “Evet”, öteki tarafım ise “Hayır” diyor. Yaşamımda öncelik ve değer verdiğim şeylerin bazılarını şimdiki gibi yapamamanın verdiği bir kaygı. Öte yandan, torunlarımla zaman geçirecek olmanın sonsuz mutluluğunu da düşlüyorum...
Kişisel gelişim yolculuğumda üzerimde biraz daha çalışmama gerek var.Vermiş olduğum eğitimlerde, “Değer”in önemini çiziyorum. İster, “Satış” olsun, ister “Kişisel gelişim”, kişinin ancak kendi değerlerini keşfedip bunları gerçekleştirebildiği kadar mutlu ve doyumlu olduğunu ve olacağını düşünüyorum.
Her zaman cesur ve girişken olduğumu düşünmüşümdür. Bunun da nedeni, dış dünyayı her zaman dikkate almamam ve önceliği kendi değer, istek ve gereksinimlerime vermem.
Bu, sorun olmuyor mu?
“Tabii ki ve çokça” oluyor.
Geçen gün yeğenimin yeni açtığı NFT sergisinde bir arkadaşıma rastladım. Aynen şöyle dedi: “Taner’in en sevdiğim yönü, her zaman doğruları söylemesidir. Bu tarzından dolayı çevresinde eleştirenler hatta rahatsız olanlar olurdu.”
Bu huyumu bilmiyor muyum? Biliyorum. O zaman neden sürdürüyorum?
“Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum.”
Güdeleme(motivasyon) konuşmacısı olarak sahnede yerimi aldığımda, içimde tarifsiz bir enerji doğar. Saf, temiz ve doğal. Bu enerjiyi, bilgim ve deneyimimle aktardığımda, izleyenlerin, sonunda, “bir saat nasıl da geçti? Eğitimleri sıkıcı olarak düşünmüşümdür.” diye yorum yaptığına tanık olurum.
“Hız ve acelecilik”... İki düşmanım(/ız).
Bu konuda, iki kişiyle çalışmam, bende yüksek farkındalık sağladı.
Konuşurken ya da yazarken, hız,bana(hepimize)sadece zarar veriyor.
Sevinç Satıroğlu’ndan konuşma dersleri aldığımda, söylediği şu sözler kendime bakışımı oldukça geliştirdi ve değiştirdi. “Yavaş konuşarak da enerjini yüksek tutabilirsin”. Ben ise yavaş konuşursam coşkumu kaybedeceğimi düşünürdüm.
B ile de yazılarımda daha az yazım hatası yapmak ve yabancı sözcükler yerine Türkçe’sini yeğlemek için birlikte çalışmaya başladık. Önce ne yaparsam yapayım, yazayım ya da konuşayım, “hız yapmamam” ve yaptığım her işe, her söze/sözcüğe yeterince “özen”göstermem/iz gerektiğini onunla birlikte pekiştirdim. Yapmış olduğum hataların, hızlı yazmamdan ve sonrasında tekrar tekrar okuyarak hatalarımı düzeltmememden kaynaklandığının farkına vardım. Kısacası, sabırsızlığımı yenmem ve daha çok özen göstermem gerekiyordu.
60 yaşına girerken başka hangi farkındalığa sahip oldum?
“Yalnız kalmak” ve “meditasyonun gücü”.
Gün içinde iki ya da üç kere meditasyon müziği eşliğinde verdiğim aralar, yaşamımın en önemli alışkanlığına dönüştü. Kitap okuma alışkanlığımı 34 yaşında kazandım. O günden bugüne 2.000’e yakın kitap okudum. Kitap okumaya üşenen çok kişi var. Okumak ya da okumaya başlamak için hiçbir zaman geç değildir. Her hafta yeni kitaplar alıyorum. Kütüphanemde, henüz okuyamadığım yüzün üzerinde kitap daha var.
Salgın(pandemi) döneminde, eşim, kütüphane yaptırdı. Nedeni de, evin her yerinde kitap dağınıklığının olmasıydı. Hâlâ var.😊 Neyse ki artık denetimimiz altında.😊
Sevgi dolu anne ve babanın çocuğuyum. Annemden sevgiyi, dürüstlüğü, doğruluğu ve babamdan da doğru bir kişi olmayı öğrendim.
“Öz-saygı” ve “Öz-sevgi”. Bunlara sahipsek sırtımız yere gelmez.
Bu noktaya gelmemde eşimin Neylan’ın katkısına da müteşekkirim. Salgın döneminde birbirimize daha çok yaklaştık, daha çok başbaşa zaman geçirdik. Evliliğimizde 38. yılımıza gireceğiz. Hemen “Birbirinizden sıkılmadınız mı?” sorusunu duyar gibi oluyorum.
Yanıtım: “Tam tersine!” (O duymasın)😊
Çocuklarım. Yaşamımın umut, azim, çaba ve sevgi kaynağı.
Oğlum, Cem ve Emre. İkisi de evlendi. Hem de çok doğru kişilerle.
Gelinlerim Polen ve Gökben’i seviyorum. Torunlarımı da bekliyorum. Kızım olmadığından, öncelikle bir kız torun istiyorum. Benim için “ÖZDEŞ” soyadı da çok değerlidir. Hele ki, soyadımızı Mustafa Kemal Atatürk vermişse. O nedenle de bu soyada lâyık olmak için çabalıyorum.
Yazmak benim için bir tutku. Bu yazım, bir kitaba dönüşür mü?
“50 Yaş Gözüyle” kitabım buna benzer bir Pazar yazımdan doğdu.
Taner Özdeş Akademi Youtube kanalımı 2020 yılında etkinleştirdim. En çok kim mi izlendi?
Annem ile yaptığımız sohbet...
İzlemek isterseniz...“Doya doya yaşamanın sırları”
youtube.com/watch?v=ZEtkjyoYLiA&t=982s
Her yıl doğum günümü ilk kim kutlar?
Türkiye’den kimse…
Avi Liran, yıllar önce Divan otellerine danışmanlık yapmak için gelmişti. 30 dakika sohbet etmiştik. Singapur’da yaşıyor. Her yıl, ilk o kutlar. Sosyal medyada gülünç öyküler paylaşır. Takip etmenizi öneririm. Bu yıl doğum günüm için bu sabah mesaj atmış. “2022 yılında nelerle meşgul oldun?” diye bir de soru sormuş.
Şu yanıtı yazdım: “Daha çok sevmek, daha çok öğrenmek, bilgi ve deneyimlerimi daha çok paylaşmak...”
2023’ten ne bekliyorum?
Dede olmayı.😊
Yaşam, o kadar güzel ki! Boşa harcamayalım! Duygusal yüklerimizden kurtulalım. Derin bir soluk alalım…
“Tanrım. Bana, aileme ve sevdiklerime verdiğin her şey için minnettarım. Şükürler olsun…”
Sevgiyle kalın…
Taner Özdeş
---
Bu yazının dil bilgisi düzenlemeleri,
FaRkLaR Kılavuzu/Sözlüğü (FaRkLaR.net)
tarafından sağlanmıştır.
Comments powered by CComment